Empresyonizm (İzlenimcilik) Akımının Doğuş Süreci
Empresyonizm (İzlenimcilik), Avrupa resminde ilk olarak geleneksel resimden ayrılmayı başaran ve Rönesans’tan beri izlenilen atölye resminin siyah-beyaz, ışık-gölge ve bilimsel perspektif kurallarının çözülmesine başlangıç olan bir sanat eğilimidir. Bu akım,19. yüzyılın ikinci yarısı 20. yüzyılın başlarında Fransa’da ortaya çıkmıştır. Burada gelişen akım daha sonra diğer ülkelere yayılarak geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Empresyonizm, görsel sanatların yanı sıra edebiyat ve müzik dallarında da etkili olmuştur. Ayrıca bir yaşam ve düşünce biçimi olarak gelişen akım, 20. yüzyıl sanat akımlarını büyük ölçüde etkilemiştir.
Empresyonizm akımının Paris’te 1874 yılında ünlü fotoğrafçı Nadar’ın (1820-1910) Capucines Bulvarı’ndaki stüdyosunda “Adsız Sanatçılar Birliği” adı altında bir araya gelen otuz sanatçının resmi Salon’a alternatif olarak düzenledikleri sergide ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Bu akımın “Empresyonizm” olarak adlandırılmasında Claude Monet’in sergide yer alan “İzlenim: Gündoğumu” isimli eseri etkili olmuştur. Eserin orijinal adı “Empression, Sunrise”dır. Eser Türkçe olarak İzlenim, Gün Doğumu, Doğan Güneş gibi adlarla anılmaktadır. Bu sözcük zamanla sergiye katılan tüm resimler için kullanılmaya başlanmıştır.
1880 ortalarında Empresyonizm belli bir doyum noktasına erişmiş, sanatçılar yeni arayışlara yönelmeye başlamışlardır. Seurat, Empresyonizm’in renk kullanımından hareketle Divizyonizm’i geliştirmiş ve Yeni – İzlenimcilik’i oluşturmuştur. Cezanne, Van Gogh ve Gauguin gibi sanatçılarsa Ard-İzlenimcilik’i geliştirerek kuramları ve teknikleriyle çağdaş resmin gelişmesinde etkili olmuşlardır.
Empresyonizm’in Türkiye’ye gelmesi ise 1910’lara rastlar. Bu dönem, 1914 Kuşağı, Çallı Kuşağı ya da Türk İzlenimcileri adlarıyla anılmıştır. Bu kuşağa öncülük eden ise Halil Paşa olmuştur. 1880-86 arasında Paris’te bulunan sanatçının 1888’den sonra yaptığı İstanbul manzaraları büyük ölçüde empresyonist etkiler taşımaktadır.
Genel Özellikleri
Empresyonizm akımı, temelde akademik kurallara bir baş kaldırış niteliğindedir. Bu anlamda akademik resimlerin kuralcı, neo-klasik üslubuyla karşılaştırıldığında empresyonist resimler kuraldan ve sağlam bir desen temelinden, hatta biçimden yoksun görünmektedir. Akademik resimlerde sıkça gördüğümüz mitoloji ve tarihsel konuları bir yana bırakan empresyonistler eserlerinde günlük yaşamı işlemiştir.
Empresyonizmde ışık oldukça önemlidir. Bu sanatçılar, ışığı kendi başına bir konu olarak alıp, doğadaki her şeyi ışık görüntüsü olarak göstermiştir. Empresyonistlerin kullandığı ışık, dünyamızı aydınlatan ve içinde yedi rengi barındıran güneş ışığıdır. Eserlerinde açık ve parlak tonları tercih eden sanatçılar, siyahla elde edilen gölgelendirmeleri kullanmamıştır. Böylelikle açık koyu ton farklarıyla elde edilen bambaşka bir hacimsellik anlayışı ortaya çıkmıştır.
Empresyonizmde çizgisel perspektif anlayışı yerini hava perspektifine bırakmıştır. Rönesans’ta gördüğümüz bilimsel perspektifin yerine hava perspektifine ve ışığın tüm doğada yarattığı değişimlere önem verilmiştir. Işığın etkisiyle keskinlikleri kaybolan nesneler hızlı fırça vuruşları ve tonlarıyla betimlenmiştir.
Renk ve teknik açısından ortak bir dil geliştirmelerine karşın empresyonistlerin konu ve anlatım biçimi birbirinden farklıdır. Renoir, kadınları, çocukları ve neşeli sahneleri; Degas, atları, balerinleri ve ev işleri yapan kadınları: Sisley, Pissarro ve Monet’yse doğa görünümlerini betimlemiştir. Ancak bu sanatçıların ortak noktaları konu ne olursa olsun anlık izlenimleri yakalamaları olmuştur.
Empresyonist Ressamlar
1789 Fransız Devrimi politik alanda olduğu gibi sanat için de bir dönüm noktası olmuştur. Devrim, sanatçıların yaşam ve çalışma koşullarını değiştirmiştir. Bu dönemde Paris Güzel Sanatlar Akademisi, kuralcı, yaratıcılığını yitirmiş bir sanat tarzıyla eğitim vermiştir. Bu nedenle geleneksel sanata ve akademiye tepkiler artış göstermiştir. Akademik resimlerin kuralcı, neo-klasik üslubunu benimsemeyen kimi sanatçılar, öğrenimlerini bırakarak doğa gözlemine başlamıştır. Temel ilkesi dış dünyanın, sanatçıda uyandırdığı izlenimlerin aktarılması olan Empresyonizm akımı da bu şekilde doğmuştur.
Empresyonizm akımının öncülerinden Claude Monet, Camille Pissarro, Edgar Degas, Pierre-Auguste Renoir gibi ressamlar önceki kuşaklara karşı çıkarak, doğada gördükleri anlık resimleri kendi izlenimleriyle aktarmış ve bu izlenimlerini atölyede çalışarak değil de açık havada çalışarak yansıtmayı amaçlamışlardır. Onlar için güneş ışığından faydalanmak önemlidir. Bu yüzden izlenimci ressamlar atölye ve stüdyo çalışmasını tamamen reddedip, açık havada yağlı boya çalışmasını benimsemişlerdir.
Empresyonist ressamlar kendilerinden önceki bazı sanatçıların etkisinde kalmışlardır. Bu anlamda Özellikle Velazquez, Goya, Turner, Delacroix gibi sanatçılar Empresyonizmin öncüsü oldu denebilir. Ayrıca bu sanatçıların en önemli ortak özelliği konulara getirdikleri yeniliklerle birlikte rengi ön plana çıkarmaları olmuştur. Ancak bu ressamlar doğadan aldıkları izlenimleri güneş renklerini kullanmadan resmetmişlerdir. Ayrıca Barbizon Okulu sanatçıları da empresyonist tarzı andıran resimler yapmışlardır. Ancak empresyonistler Barbizon Ekolü ressamları gibi, atölyede değil doğrudan doğa karşısında çalışmayı seçmişlerdir.
Empresyonistler, resimlerini “Reddedilenler Sergisi veya Reddedilenler” adıyla sergilemişlerdir. Bu sanatçılar, 1874-1886 yılları arasında çeşitli mekanlarda, akademik salon sergilerine ve akademik sanata muhalif bir şekilde sekiz sergi düzenlemişlerdir. Üslupsal anlamda “Empresyonist” olarak dikkat çekenler Claude Monet, Edgar Degas, Camille Pissarro, Pierre-Auguste Renoir, Alfred Sisley, Berthe Morisot, Paul Cezanne gibi sanatçılardır. Edouard Manet ise empresyonistlerin sergilerine katılmasa da onları etkilemiştir. Cezanne ise esas olarak, Empresyonizm sonrası dönemin sanatçısı olarak anılmaktadır. Sanat eğilimleri farklı olan bu ressamların ortak noktası, doğayı olduğu gibi resmetmek yerine, kendi izlenimlerine öncelik vermeleri olmuştur.
Temsilcileri
- Edgar Degas
- Claude Monet
- Edouard Manet
- Berthe Morisot
- Camille Pissarro
- Pierre Auguste Renoir
- Paul Cezanne
- Alfred Sisley
- Frederic Bazille
- Gustave Caillebotte
- Armand Guillaumin
- Mary Cassatt
- James Whistler
Yararlanılan Kaynaklar
- Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
- Adnan Turani- Sanat Terimleri Sözlüğü
- Ahu Antmen – 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar
- Abdullah Ayaydın – Empresyonizm (İzlenimcilik) Akımının Güncel Bakış Açısıyla Bazı Yönlerden İncelenmesi
- Melisa Okan, Sezin Alıcı – İzlenimcilik Akımı ve İzlenimci Müziğin Morceaux Impose Geleneği ile Flüt Repertuvarına Yansımaları
- Sezin Alıcı – 19. Yüzyılda Sanatın Başkenti Paris ve İzlenimcilik Akımı
- Aydan Aliyeva – Empresyonist Resimde Renk Olgusu
- Hüseyin Bozoğlan – Avrupa Resim Sanatında Empresyonizm’den Kübizm’e Kadar Figürde Deformasyon