Konut Mimarisi Yapı Çeşitleri

0
585

Ev, insanlığın var oluşundan beri başta barınma olmak üzere pek çok ihtiyacını karşıladığı bir yapıdır.
Bu yapı, fiziki çevre koşullarına, kültürel etkenlere ve çağın teknolojisine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Doğduğu andan itibaren toplum ve çevre ile iç içe olan insan, içinde yaşayacağı mekanı oluştururken geleneksel verilerden yararlanmıştır. Bu davranışın sonucu olarak; geleneksel konut mimarisi için önemli yeri olan ‘‘Türk Evi’’ kavramı ortaya çıkmıştır. Geleneksel Türk evi dışında padişah konakları olarak bilinen saray, yada varlıklı ailelerin barındığı köşk ve konak gibi yapılar farklı tasarımıyla Türk konut mimarisi için önemli örneklerdir. Tüm bu yapılar içerisinde özellikle Osmanlı sarayları, Avrupa sarayları gibi anıtsal nitelikte değildir. Yalın bir mimarinin hakim olduğu Türk konut mimarisi için ölçülülük esastır. Batılılaşma ile birlikte inşa edilen saraylardan özellikle Dolmabahçe, iç dekorasyon ve mobilyalar açısından oldukça gösterişlidir.

Köşk

Aslen Farsça olan köşk kelimesi kırda ya da bahçe içinde bulunan bağımsız evleri ifade eder. Ayrıca bir saray veya konak bahçesinde müstakil olarak yapılan süslü küçük binalardır. Tek başına duran ve tek bir mekandan oluşan birimden, bileşik yapıya kadar değişik biçimlerde tasarlanabilen köşkler, bir sultan sarayı kısmı olduğu gibi herhangi bir kişiye ait evin ilâvesi de olabilmektedir. Örneğin Topkapı Sarayı’nda Bağdat, Revan, Sünnet ve Kara Mustafa Paşa Köşkleri gibi çok sayıda köşk bulunmaktadır.

Saray

Saray, aslen Farsça bir kelime olup “ev, mesken, konak, menzil” anlamlarına gelmektedir. Türkçede “saray” kelimesi bu anlamlarla birlikte “büyük konak, hükümdarın ikametgâhı, hükümdarın sarayı, kasrı, köşkü” anlamında kullanılmaktadır. Osmanlı’da “saray” sözcüğü tek başına kullanıldığında sadece sultan konutu anlamını taşımaktadır. Bu yapı, padişahların konutu olduğu kadar, hükümet edilen yer manasına da gelmektedir. Osmanlı sarayı aslında bir konut-hükümet yapısına sahiptir. Kelimede zenginlerin görkemli konutları ve buna tekabül eden bir yapı tipolojisi anlamı da vardır. Sultanların, sürekli oturdukları saraylarının dışında bütün büyük konutlar bu tipoloji içinde değerlendirilmektedir.

Topkapı Sarayı

Kasır

Kasır, “istihkâm edilmiş yer”, “bir hükümdarın veya yerel yöneticinin ikametgâhı” anlamına gelir. Türk İslâm mimarisinde yönetici tabakanın büyüklüğünü yansıtan kasırlar, sanat ve mimarlık tarihi içerisinde önemli yer tutmaktadır. Osmanlı’da kasır, padişahlar tarafından dinlenmek amacıyla çeşitli gezinti yerlerinde, ormanlarda, su kenarlarında ya da kırlarda yaptırılan köşk ve saray niteliğine bürünmüştür. Köşk olarak da adlandırılan bu yapı, aynı zamanda beylerin ve valilerin tehlikelerden korunmak amacıyla kent içinde yaptırdıkları savunma binalarıdır.

Ihlamur Kasrı

Konak

Konaklar, büyük ve gösterişli evlerdir. Şehir dokusu içinde bulunan bu evlerde, varlıklı kişilerin bütün ailesi ve hizmetlileriyle bir arada yaşamıştır. Genellikle zemin katları kagir, üst katları ahşap olarak yapılmıştır. Konaklara, gerek İstanbul’da gerek Anadolu’nun ve Rumeli’nin tarihi kentlerinde rastlamak mümkündür. Osmanlı aile yapısına uygun olarak planlanan ve Türk evinin geleneksel özelliklerinin tümünü içeren büyük konaklar, harem ve selamlık olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Osmanlıda konak teriminin kullanımı günlük hayata giren “paşa konağı”, “bey konağı” ve “hükümet konağı” tabirlerinde olduğu gibi hemen her zaman belirgin bir sosyal statüye işaret etmektedir.

Türk evi

Türk Evi, Sedad Hakkı Eldem’in tanımına göre; “Türk evi eski Osmanlı devletinin işgal ettiği sınırlar içinde eski anlatımla Rumeli ve Anadolu Bölgelerinde yerleşmiş, gelişmiş ve 500 sene kadar tutunmuş kendi özellikleriyle oluşmuş bir ev tipidir.” Doğan Kuban’a göre ise; “Geleneksel Türk ailesinin yaşam kültürü ve törelerine uygun şekil ve plan özelliklerini gösteren, asırlarca Türk insanının gereksinimlerine cevap
vermiş bir konut tipi olarak bilinmekte ve tanımlanmaktadır”. Türk evi; kuşaklar boyunca sosyal, ekonomik, etnik değerlerin doğal ögelerle yoğrulması sonucu oluşmuştur. Ancak Türk evi süreç, mekânları ve kullanılan malzeme açısından farklılık göstermiştir.

Yalı

Kelime Yunanca yalostan (sahil) Türkçeye geçmiştir. Kıyı şeridinde bulunan konutlara yalı ya da sahilsaray denmiştir. Türk konut mimarisinde yalılar Haliç’te ve özellikle Boğaz’ın karşılıklı iki kıyısında inşa edilmiştir. Bu yapılar, inşa edildiği arazilerin doku ve topografyası ile uyum içindedir. Ayrıca yalılar, konut mimarisinin geleneksel malzemesi sayılan ahşaba dayalı mimari tekniğinde inşa edilmiştir. Yalılar, uzun ve genelde iki katlıdır. Cepheleri hareketli, dışa açık ve genellikle denize bakmaktadır. Arkada yer alan harem ise bağlı oldukları dar sokağa ya da yola yüksek duvarlarla kapalı inşa edilerek mahremiyete önem verilmiştir.

Yararlanılan Kaynaklar

  • Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
  • Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
  • Nicole Kançal-Ferari -Türk-Osmanlı Saray Literatürü (12.-20. Yüzyıl)
  • S. Gülçin (Bozkurt) Azezli – 19. yy’da Osmanlı Konut Mimarisinde İç Mekan Kurgusunun Safranbolu Evleri Örneğinde İrdelenmesi
Click to rate this post!
[Total: 2 Average: 5]

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz