İskender Lahdi | Sanat Tarihi | Okur Yazarım
Kültür&Yaşam Sanat Tarihi

İskender Lahdi

Written by Okur Yazarım

İskender Lahdi’nin Keşfi

İskender Lahdi, İstanbul Arkeoloji Müzesi koleksiyonundaki en önemli eserlerden biridir. Lahit, Sidon kazılarında bulunan lahitler içerisinde en ünlüsüdür. Sayda lahitleri, bölgede yaşayan Mehmet Şerif tarafından tesadüf eseri bulunmuştur. Şerif, kendisine ait olan ve Sayda’ya yarım saat mesafede bulunan Ayaa’daki tarlasında çalışırken bir kuyunun dibinde mağara kapısı görmüş ve 2 Mart 1887’de Sayda Kaymakamı Sadık Bey’e durumu bildirmiştir. Bunun üzerine ilgililer alanı inceleyerek bir rapor hazırlamış ve rapor Bâb-ı Âli ve Müze-i Hümâyûn’a gönderilmiştir. Dönemin Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey, gelen raporu inceledikten sonra özellikle bölgenin önemini bildiği için vakit kaybetmeden Sayda’ya gitmek için hazırlıklara başlamıştır.

Osman Hamdi Bey’in Sayda’ya Gelişi

Sayda lahitlerinin keşfi o dönem büyük yankı uyandırmıştır. Eserlerin çıkarılıp İstanbul’a getirilmesi için gerekli hazırlıklar yapılarak bu göreve 1887’de Osman Hamdi Bey atanmıştır. Bunun üzerine 30 Nisan 1887’de Sayda’ya ulaşan Osman Hamdi Bey, bölgeyi inceleyerek aynı gün Maarif Nezâreti’ne gönderdiği telgrafta Sayda’daki lahitlerin öneminden bahsetmiştir. Uzun ve planlı bir kazının ardından bölgede çok sayıda lahit bulunmuştur. Bunlar içerisinde özellikle Tabnit, Satrap, Likya, Ağlayan Kadınlar ve İskender lahdi çok önemlidir. Buradaki lahitlerden çok etkilenen Osman Hamdi Bey, büyüğü 3.30 metre ve yaklaşık 15 ton ağırlığında olan lahitleri çıkarma çalışmalarına başlamıştır.

İskender Lahdi’nin Müze-i Hümâyûna Getirilişi

Lahitlerin bulundukları yerden çıkarılması ise hiç kolay olmamıştır. Sayıları on yediye ulaşan lahitlerin çıkarılması için ilk önce üzerinde raylar bulunan bir tünel yapılmıştır. Buradan çıkarılan lahitlerin İstanbul’a nakli için görevlendirilen Asir Vapuru ise 13 Haziran 1887’de Sayda Limanı’na demirlemiştir. Yaklaşık iki ay süren kazılar sonucunda Osman Hamdi Bey, çıkardığı lahitlerin hepsini zarar görmeden vapura yerleştirmiştir. 23 Haziran 1887’de ise İstanbul’a doğru yola çıkılmıştır. İstanbul’a gelindiğinde ise lahitler, büyük uğraşlarla Müze-i Hümayun’a taşınmıştır.

İskender Lahdi’nin Müze-i Hümayun’da Sergilenişi

Osman Hamdi Bey’in Sayda’dan İstanbul’a getirdiği lahitler, Çinili Köşk’e sığmayacak boyuta ulaşmıştır. Bunun üzerine yeni bir müze binasına ihtiyaç duyularak günümüz İstanbul Arkeoloji Müzesi inşa edilmiştir. Müze inşa sürecindeyken içlerinde İskender Lahdi’nin de bulunduğu lahitler, bir süre ahşap sandıklarda korunmuştur. Müze binasının inşasında da mimar Vallaury görevlendirilmiştir.

İskender Lahdi’nin Özellikleri

İskender Lahdi, her ne kadar Büyük İskender’in adıyla anılsa da aslında ona ait değildir. Tarihi kaynaklara göre Büyük İskender, Asya Seferi sırasında hastalanmış ve Babil’de vefat etmiştir. Cenazesi daha sona İskenderiye’ye götürülmüş ve burada defnedilmiştir. Lahdin üzerindeki İskender kabartması, eserin İskender’in adıyla anılmasına neden olmuş ve bu isimle ün kazanmıştır. Aslında lahdin dönemin Sidon Kralı Abdalonymos’a ait olduğu düşünülmektedir. İskender Lahdi’nin yüzeyi çeşitli renklerle boyanmıştır. Zamanla bu boyalar silinmiş olsa da günümüzde hala boya izlerini görmek mümkündür.

İskender Lahdi

İskender Lahdi üzerinde iki konu betimlenmiştir. Birinde Makedonlar ile Persler arasındaki amansız savaş, diğerinde ise dostluk içinde yapılan bir av sahnesi canlandırılmıştır. Lahdin büyük yüzündeki savaş sahnesinde Makedonya Kralı Büyük İskender’in Pers Kralı III. Darius’u ve ordusunu yenilgiye uğrattığı İssos Savaşı tasvir edilmiştir. Bu kalabalık sahnedeki ilk figür ise Büyük İskender’dir.

Savaş Sahnesi

Lahdin diğer büyük yüzündeki av sahnesinde ise Persliler ve Romalılar, Perslilerin önem verdiği av geleneğini birlikte yapmaktadırlar. Bu yüzdeki sahne Perslilerin ekin ekip topladıkları, hayvan avladıkları
bahçe ve parklarda geçmektedir. Sahnede ayrıca üçü atlı olmak üzere toplamda sekiz kişi bulunmaktadır.

Av Sahnesi

Lahdin küçük yüzündeki sahne ise savaş sahnesinin devamı niteliğindedir. Üç grup halindeki bu savaş sahnesi oldukça gerçekçi işlenmiştir. Aynı yüzün alınlığında da aynı savaş manzarasını görmek mümkündür. Burada tasvir edilen figürlerin hepsi Romalıdır.

Küçük yüzdeki savaş sahnesi

Lahdin diğer küçük yüzünde ise av sahnesi tekrar canlandırılmıştır. Buradaki bütün figürler Perslidir. Burada avcının elinde kalkan bulunmasının nedeni, Perslilerin av kıyafeti aksamlarından birinin kalkan olmasındandır.

Küçük yüzdeki av sahnesi

Yararlanılan Kaynaklar

  • Ali Sönmez – Osman Hamdi Bey’in Sayda Kazısı ve Bu Kazının Müze-i Hümâyûn’un Gelişimine Etkisi
  • Burcu Kutlu Dilbaz – Müze-i Hümayun’da İskender Lahdi
  • Mehmet İ. Tunay – İstanbul Arkeoloji Müzesi III
  • Görkem Kökdemir – Ölüm Yıldönümünde Aydın Vilayeti Müze-i Hümayun Müdür Vekili Demosthenes Baltazzi ve Menderes Magnesiası’ndaki Çalışmaları (1887, 1890)
Click to rate this post!
[Total: 1 Average: 5]

About the author

Okur Yazarım

2016'nın Ekim ayından itibaren Sanat Tarihi, Mitoloji ve Sembolizm konularında yazılar yazmak üzere bir araya gelmiş küçük bir grubuz. Bu süre içerisinde sizlere okuduğumuz ve araştırdığımız konularda mümkün olduğunca doğru bilgiyi basit bir dille ulaştırmak için çabalıyoruz.

Leave a Comment