Mescid-i Nebevi | İslam Sanatı | Okur Yazarım
İslam Sanatı Sanat Tarihi

Mescid-i Nebevi

Written by Okur Yazarım

İnşa Tarihi: 622 yılında inşasına başlanan yapı, 623 yılında bitirilmiştir.

Bani ve Mimarı: Mescid-i Nebevi, Hz. Peygamber tarafından sahabeleriyle birlikte inşa edilmiştir.

Bulunduğu Yer: Medine

mescid-i-nebevi-son-hali

Mimari Tanım

Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra önemli faaliyetlerinden biri, Mescid-i Nebevi’nin inşası olmuştur. Bizzat Hz. Peygamber tarafından yaptırılan mescit, onun Medine’deki bütün faaliyetlerinin merkezinde yer almış ve fonksiyonları bakımından sonraki dönemde kurulan camilere örnek teşkil etmiştir.

Mescid-i Nebevi’nin inşa edildiği alan, hicret sırasında Hz.Muhammed’in üzerinde bulunduğu devenin çöktüğü yerdir. Yapımına 622 yılında, Hz. Muhammed’in temele ilk taşı koymasıyla başlanmış, 623 yılında tamamlanmıştır. Yapı, ilk inşa edildiğinde tek sıra kerpiçten, yaklaşık 1.60 metre kadar yükseklikte çevre duvarı ile kuşatılmış, üzeri açık 1022 metrekare bir alana sahiptir.

mescid-i-nebevi

İlk mescit, basit ve sade olmasına rağmen son derece fonksiyonel olarak inşa edilmiştir. Ancak tarihi süreç içerisinde pek çok devletin kutsalı kabul edilen mekan, çeşitli genişletmeler ve ilavelerle büyük bir değişim geçirmiştir.

Mescid-i Nebevi, yapılışından itibaren Medine’nin en önemli ilim ve kültür merkezi olmuştur. Hz. Muhammed tarafından başlatılan eğitim ve öğretim faaliyetleri, artarak devam etmiş ve mescid, bütün İslam dünyasında, özellikle dini ilimlerde, en önemli kültür merkezi olma özelliğini, tarih boyunca sürdürmüştür. Mescidin harimi ile avlu ve revaklarında, ders halkaları kurulmuş, hac mevsimlerinde İslam dünyasının her yanından gelen alimler, bu derslere katılmaya özen göstermiştir.

Plan ve Özellikleri

mescid-i-nebevi-ilk-plan

Mescid-i Nebevi, ilk inşa edildiğinde basit ve sade bir görünüme sahiptir. Kıble yönünün Kudüs olduğu bu ilk dönemde, yapıya doğu, batı ve güney yönde olmak üzere 3 kapıdan girilmekteydi ve ortada üstü açık bir avlu, kuzey duvarı boyunca kapalı bir kısımdan oluşuyordu. Bu kapalı mekan, İslam mimarisindeki ilk sahın örneklerindendir.  Daha sonra güney yönde başka bir kapalı mekan inşa edilmiştir. Bu kapalı kısma, suffe denilmekte olup burada yoksul muhacirler kalmaktaydı.

mescid-i-nebevi-planAvlunun ortasında bir kuyu, doğu ve güney tarafında da Hz. Muhammed ve eşlerine ait odalar bulunmaktaydı. Bu odalar, önceleri iki iken sonra dokuza kadar çıkmıştır. Kıble istikameti, Kudüs’ten Mekke’ye çevrilince, Mescidi Nebevi’nin planı da değişmiştir. Kuzey duvarı boyunca yer alan kapalı kısım güneye; güneyde yer alan suffe de kuzeye alınmıştır.mescid-i-nebevi-ustten

Güneydeki harim kısmı, iki sıra halinde yerleştirilen hurma kütükleri ile örtülmüştür. Böylece Mescidi Nebevi, son şeklini almıştır. Minare ise, ilk dönemlerde kullanılmamıştır.

Mescidi Nebevi, çabuk ve basit bir şekilde yapılmıştır. Planı, kare şeklindedir. Temeli, taştan; duvarları, kerpiçtendir. Avlusunda bir kuyu bulunmaktadır. Bu kuyu, daha sonraki camilerde, şadırvan, havuz ve çeşme geleneğini başlatmıştır. Mescidin harim kısmının üzeri, hurma dalları ile örtülmüştür. Bu çatı kısmı, camilerde, ahşap tavan geleneğini başlatmıştır.

mescid-i-nebevi-genisletilmeler

Yapıya ilk eklemeler, Hz. Peygamber tarafından yaptırılmıştır. Mescidin doğu duvarının güneyine, Hz. Aişe ve Sevde için iki hücre eklenmiştir. Daha sonra hücrelerin sayısı, dokuza yükselmiştir. Kıblenin yönünün değiştirilmesiyle birlikte, güneyde bulunan kıble yönündeki kapı, kapatılarak kuzey duvarında yeni bir kapı açılmıştır. Nüfusun artmasıyla birlikte ihtiyaca cevap veremeyen yapı, 628 yılında yeni ilavelerle genişletilmiştir.

  • Hz. Osman, döneminde Mescid-i Nebevî’ye bitişik bazı mekanları, yapıya dâhil etmek amacıyla satın almış; mescit, kıble tarafı hariç üç tarafından genişletilerek yaklaşık 2433 metrekare, kare planlı bir mekan haline getirilmiştir
  • Mescid-i Nebevî, bu tarihten Emevî Halifesi Velîd bin Abdülmelik zamanına kadar herhangi bir değişikliğe uğramamıştır. Velîd, 706-707 yılında yapıya eklemeler yaparak genişletmiş ve yapıyı, yaklaşık 7500 metrekarelik bir alana ulaştırmıştır. Bu genişletmelerde yapıya; minare, niş tarzı mihrap ve şerefe eklenmiştir.
  • Abbasî döneminde de artan nüfusun ihtiyacının karşılanamaması üzerine, genişletmeler devam etmiştir. Yapı, sadece kuzey yönünde genişletilerek yaklaşık 9309 metrekareye ulaşmış ve sütun sayısı 290’a çıkmıştır.
  • Abbasîlerden sonra Mescid-i Nebevi’nin bakımını üstlenen Memlükler,  yarım kalan düzenlemeleri tamamlamıştır.  Memlük Sultanı Kalavun devrinde, Hz. Muhammed’in kabri üzerine, ilk defa ahşap bir kubbe inşa edilmiştir.
  • Kayıtbay, Hücre-i Saadet’in kubbesini yenileyerek mescidde bazı düzenlemeler yaptırmıştır. Güneydoğu köşesinde çıkan yangında, Hücre-i Saadet’i örten iç kubbe hariç iki tavan, minber ve maksure tahrip olmuş, sütunların büyük bölümü zarar görmüştür. Mescidin yenilenmesi ve tezyinatı da, 1483 yılında tamamlanmıştır.
  • Medine, Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra, Mescid-i Nebevi’de ilk imar faaliyeti, Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde, İstanbul’dan gönderilen mühendis ve ustalar, Hücre-i Saadet’in batı duvarı başta olmak üzere, Mescid-i Nebevi’de bazı onarım ve yenileme çalışmaları yapmışlardır. Sultan II. Selim, III. Murad, III. Mehmed, I. Ahmed, IV. Murad, IV. Mehmed, II. Mustafa, III. Ahmed, I. Mahmud, III. Osman, I. Abdülhamid ve III. Selim zamanlarında, Mescid-i Nebevi’de bazı tamirat ve yenilikler gerçekleştirilerek, buraya çeşitli hediyeler gönderilmiştir.
Duvarda Osmanlılar'dan kalma Hüsn-ü Hat ile Kuran ayetleri ve Peygamber'in diğer isimleri

Duvarda Osmanlılardan kalma Hüsn-ü Hat ile Kuran ayetleri ve Peygamber’in diğer isimleri

  • Haremeyn işlerine büyük önem veren II. Mahmud’un emriyle, 1813’te Mescid-i Nebevi’de tamirat ve düzenlemeler için hazırlıklar başlamıştır. Gerekli insan gücü ve malzeme, İstanbul ve Mısır’dan Medine’ye ulaştırılmıştır. 1817’de başlayan ve 1837’de tamamlanan faaliyetlerle, Mescid-i Nebevi’nin kıble, kuzey ve doğu tarafına, üç; batı tarafına, dört sütun ilave edilmiştir. Sultan Kayıtbay tarafından, Hücre-i Saadet’in üzerine yaptırılan ve “Kubbetü’l-Hücre” veya “Kubbetü’n-Nur” diye anılan kubbenin yerine, taştan yeni bir kubbe yapılmış, kubbenin üstü de kurşunla kaplanarak yeşile boyanmıştır.
  • Osmanlılar döneminde, Mescid-i Nebevi’de en büyük imar faaliyeti, Sultan Abdülmecid zamanında gerçekleştirilmiştir. Abdülmecid, 1849 yılının sonlarında mescidi yeniden inşa etmeye karar vererek, mimar Abdülhalim Efendi’yi bu amaçla görevlendirmiştir.

Mescid-i Nebevi’nin tarihinde en büyük genişletme ve imar faaliyeti, 1984-1994 yılları arasında gerçekleştirildi. Mevcut yapıyı doğu, batı ve kuzeyden kuşatan 82.000 metrekarelik bu ilaveyle, mescidin alanı 98.326 metrekareye ulaşmış, mescidin damına da namaz kılınabilecek 67.000 metrekarelik kısmın eklenmesiyle birlikte toplam alan, 165.326 m² olmuştur.  Yapı, günümüzde büyük ölçüde bu tasarımı korumaktadır.

mescid-i-nebevi-genel

Süsleme özellikleri

Mescid-i Nebevi, ilk inşa edildiğinde oldukça sade ve tamamen işlevsel yönü ağır basan bir yapıdır. Yapılan ekleme ve onarımlarla, tezyinat açısından oldukça gelişen yapı, günümüzde ihtişamıyla göz kamaştıracak niteliktedir. Tezyinat niteliğindeki ilk düzenlemeler, Hz. Osman döneminde eklenen sütunlarla olmuştur.
En kapsamlı düzenlemelerin yapıldığı Sultan Abdülmecid devrinde ise, Mescid-i Nebevi’nin zemini, mermer malzeme ile kaplanmış; sütun başlıkları, altınla süslenmiş; kıble duvarı ise, Osmanlı çinileriyle kaplanmıştır. Aynı zamanda Hattat Abdullah Zühdü tarafından, mescidin bütün kubbesi, kıble duvarları ve kapılarının üstü, birbirinden kıymetli hat sanatı örnekleriyle donatılmıştır.  Hücre-i Saadet odası ise, yine Osmanlı döneminde birtakım değişiklikler geçirmiş ve II.Mahmud tarafından, kubbesi yeşile boyatılmıştır. Ayrıca II. Mahmud, hücrenin dış duvarlarını çinilerle kaplatmıştır.

kubbe-ve-hucre-i-saadet

Mescid-i Nebevi mihrabı, bugün süsleme açısından verilebilecek en güzel örneklerden bir tanesidir. Her ne kadar Mescid-i Nebevi, ilk inşa edildiğinde bir mihraba sahip değilse de,  1483 yılında Memlük Sultanı Kayıtbay’ın, siyah-beyaz ve renkli mermer malzeme kullanarak, geometrik motifler, madalyon ve şerit halinde celi sülüs yazılarla süslettiği mihrap, bugünkü abidevi görünümüne kavuşmuştur.

mihrap

Süslemesine özel bir önem verilen kıble duvarının alt kısmı, mermer malzeme; üst kısmı ise, uzaktan mozaik gibi görünen altın parçalarıyla kaplanmıştır. Doğu ve batı duvarlarının avluya dönük yüzleri, renkli dekoratif oymalarla süslenmiştir. Yapıya ait minareler ise, son görünümüne Osmanlı döneminde kavuşmakla birlikte, farklı dönemlerde sayıları artarak bazı değişiklikler geçirmişlerdir. Bugün güneydoğu köşesinde  hala mevcut olan minare, Memlük sanatının en güzel işçiliklerini yansıtır. Osmanlı devrinde Kanunî ve Sultan Abdülmecid taraflarından inşa ettirilen diğer minareler, tamamen Osmanlı mimari üslûbunda inşa edilmiştir. Yapının dış cephesi, renkli taş ve mermer malzemeyle bezenmiştir.  Sütun başlıkları, altın renkli olup; kule görünümündeki sütunlara, kazıma ve kabartma tekniği kullanılarak biçim verilmiştir.  Yüzey bezemelerinde, geometri ve bitkisel motifler sıkça kullanılmıştır.

Click to rate this post!
[Total: 89 Average: 3]

About the author

Okur Yazarım

3 Comments

Leave a Comment