Anadolu Selçuklu Sanatında Ejder Figürü | Okur Yazarım
Anadolu Selçuklu Sanatı Sanat Tarihi

Anadolu Selçuklu Sanatında Ejder Figürü

Written by Okur Yazarım

Fantastik bir figür olarak ejder, birçok uygarlığın sanatında karşımıza çıkmaktadır. Mimari eserlerde süsleme unsuru olarak çok sık tercih edilen ejder, yapıları ve insanları koruyan, uğur getiren, şifa veren ve su ile ilişkilendirilerek bereket getiren bir figürdür. Bunun dışında ejder, evren ile ilişkilendirilerek aydınlık-karanlık, iyilik-kötülük gibi çeşitli anlamlarda tasvir edilmiştir.

Türk mitolojisinde ejderha güç, kudret gibi iyi özelliklerin simgesi olarak düşünüldüğü gibi, çeşitli doğa olaylarını temsil eden olağanüstü bir yaratık veya şeytani bir varlık ve kötü bir motif olarak yer almaktadır.

Efsanevi bir hayvan olan ejder, Türk kültüründe çok eski zamanlardan beri görülmektedir. Türk kültüründe ejder figürünün bilinen en erken örnekleri, Orta Asya sanatında karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde daha çok gücü ve kudreti simgeleyen bu figür Çin kültürüne dayanmaktadır. Türk sanatına Çin tesiriyle geçen ejder figürü sembolik ve kozmolojik anlamda da benzer özelliklere sahiptir. Ejderhanın eski Türkçedeki adlarından biri olan “lu” kelimesinin de Çince “lung” kelimesinden türemiş olduğu görüşü de araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir.

Ejder figürü, Anadolu Selçuklu Sanatı’nda çoğunlukla üsluplaştırılmış olarak kullanılmış olup, düğümlü gövdeli, kanatlı veya kanatsız olarak karşımıza çıkar. Selçuklu ejderlerinin sivri bir başı, üçgen gibi açılan keskin bir ağzı, iri gözleri ve çoğunlukla boynuzları vardır, gövdeleri ise bir ejder başı ile son bulur ve bu baş gövdeyi ısırır şekilde tasvir edilmiştir. Selçuk ejderi, aynı dönemlerde hüküm süren diğer Türk milletlerinde de görülmüştür. Çoğunlukla tek başlarına tasvir edilmeyen ejderler bazen çift başlı bazen çok başlı, bazen de diğer mitolojik hayvanlar ile birlikte tasvir edilmişlerdir.

Ejderlerin çeşitli sembolik maksatlarla kullanıldıkları şüphesizdir. Eski Orta Asya inançlarına göre, gök kubbenin idaresi, ahengi bir ejder çiftine bağlıdır. Yıldızların senelik dönüşünü bu çift ayarlar. Gök kubbede yedi gezegenin altında, dünya ekseninin en aşağısında düğümlü bulunan bu ejderler, dişi ve erkektir. Yine bir dişi ve erkek meleğin çağrısı ile bu dönüşü başlatırlar. İki zıt kutbu ve kuvveti sembolize eden ejder çifti, hareketin astronomik ve felsefi olarak iki prensibidir. Bu inanca dayanarak, çift ejderler veya burç sembolleri ile birlikte görülen ejderler ahengi, hareketi ve hatta evreni sembolize edebilir. Kalelerde, hanlarda, saraylarda, darüşşifalarda ve mezar taşlarında rastlanan ejder çifti, bu durumda yerine göre hareket, ahenk, düzen veya evren, gökyüzü sembolü olabilir

Anadolu Selçuklu Sanatında Ejder

Çin sanatında olduğu gibi Anadolu Selçuklu sanatında da ejder bereket sembolü olarak birçok yapıda tasvir edilmiştir. Anadolu Selçuklu’da genellikle karşılıklı iki ejder arasında yer alan top, insan veya boğa başıyla bereket sembolizmiyle ilişkilendirilmiştir.

Kırşehir Kesikköprü Han ve Ani Kalesi kabartmalarında ejder çift arasında yer alan boğa başı (ay sembolü), Burdur Susuz Han ve Erzurum Emir Saltuk Kümbeti kabartmalarında insan başı (ay sembolü), Kayseri Karatay Han kabartmalarında ise top motifi (ay sembolü) ile, ayı yutan ejder çifti canlandırılmış olabilir. Uzak Doğu sanatında, ejderler bulutları, ortalarındaki top ise (Anadolu örneklerinde top, boğa veya insan başı) ayı sembolize eder.

Aya yaklaşan bulutlar ayı yuttukları zaman, yeryüzüne bereketli yağmurlar düşer. Bu yüzden, bu motif Uzak Doğu’da bereket, bolluk sembolüdür. Bu inanışın Türkler aracılığı ile Anadolu’ya geçmesi mümkündür, İslam el sanatlarında başka paralelleri de görülür.

Nadir örneklerde Anadolu Selçuklularında su oluğu ejder başı görülmektedir. Su oluğu olarak kullanılan ejder başları doğudan batıya yayılan ve asırlarca süregelen bu inanışa da bağlanabilir. Bu anlamda Kayseri’deki ejder başlı Çörten ve Hatun Han çeşmesindeki ejder başlı lüleler önemlidir.

Anadolu Selçuklu da bazı örneklerde karşılıklı iki ejderin ortasında boğa başı ile bir kompozisyon meydana getirdiğini görmekteyiz. Bu kompozisyon, boğa figürünün gök ile ilişkilendirilmesinden dolayı bereket sembolü olabileceği üzerinde durulur. Bazı görüşlere göre ise ejderler karanlık, yer altı düşmanını, boğa başları ise halkalı olanı düşman tarafından tehdit edilmeyi, halkasız olanı düşmanı tesirsiz hale getirmeyi sembolize edebilir. Bu konuda çok fazla örnek olmadığından dolayı net bir şey söylenememektedir.

Anadolu Selçuklu sanatında, Ejder – hayat ağacı ikili motifinin uygulandığı pek çok örnek görüyoruz. Bir ağacın köklerinden çıkan ejderler yukarı doğru kıvrılırlar ve ağız kısımları açık bir şekilde ağacın dallarına doğru yönelir. Hayat ağacı-ejder kompozisyonu Anadolu dışında da birçok kültürde karşımıza çıkmaktadır. Çok sık kullanılan yaygın bir motiftir.

Erzurum Çifte Minareli Medrese de görülen bu figürler, Moğol istilasıyla Anadolu’ya gelen Türkmen sanatçıların getirdikleri Orta Asya geleneklerini yansıtması açısından oldukça önemlidir. Erzurum Çifte Minareli Medrese (XIII. yüzyıl sonu) deki ejder figürü taşımış olduğu kozmik anlamlara göre yapıların üzerinde hayat bulmuştur. Burada görülen hayat ağacı altında yer alan ejder çifti de hem yer altı ve cehennemin sembolü, hem de hayat ağacının koruyucu bekçi sembolü anlamını yüklenmiştir.

Bir diğer kompozisyon ejderlerin çift başlı kartallar ile birlikte tasvir edilmesidir. Anadolu Selçuklu’da bilhassa çift başlı kartalların kanat veya kuyruk uçları birer ejder başı ile sonuçlanır. Burada ejder, çift başlı kartal ile sembolize eden gücü tehdit eden unsur olarak yorumlanır.

Yapılarda, ejder figürü yaşayan insanları kötülüklerden koruyan, yardımına koşan, hastalıkları engelleyen, şifa dağıtan anlamları yüklenmiştir. Bu anlamda maristan, bimaristan kelimeleri yılandan gelir.yunanlılarda da ejderin Asklepion’un sembolü olduğu bilinir. Bilindiği gibi düğümlü çift ejder bugün de Türkiye’de tıp rozeti olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda, Çankırı Darüşşifası portalinde kabartma halinde tasvir edilen ejder çifti, şifa veren insanları koruyan ve iyileştiren bir semboldür.

Anadolu Selçuklu’da ejder mezar taşlarında da sık sık tasvir edilmiştir. Ahlat mezarlığında yer alan mezar taşlarında simetrik olarak yerleştirilen ejderler kabartma olarak işlenmiştir. Mezar taşında yer alan ejder figürünün, ölüm ve ruhun devamlılığını simgelediği düşünülür.

Ejderler bazen de tek olarak tasvir edilir. Tek tasvir edilen ejderler genellikle kanatlı olup gövde birbirine dolanarak kuyruğu ejder başıyla sonuçlanır. Burada ejder kendi gövdesini ısırır. Bu anlamda Konya İnce Minareli Medrese Müzesi’nde sergilenen iki taş kabartma önemlidir.

Ejder, her zaman iyi özellikleriyle tasvir edilmemiştir. Özellikle tasavvuf inancının etkisiyle mücadele sahnelerine konu olan ejder, yenilen taraf olarak tasvir edilmiştir. Ejderle mücadele sahnesi, ejderi uğurlu sayan İslamiyetten önceki Türk Sanatından ziyade, İslamiyetten sonraki (belki İran ve Bizans tesirleri ile ejderi kötülük sembolü sayan) devirlerde yoğun bir şekilde tasvir edilmiştir. Ancak yine de ejderle mücadele mefhumu Budist tasavvurlarının etkisiyle ve eski hayvan mücadele sahnelerinin sembolik manalarını ve tasvirlerinin sürmesiyle ilgili olmalıdır. Nitekim Hint ilahlarından İndra zaman ve ölüm ilahı Kala’nın bir şekli olan ejderi mağlup ederek hükümdar olmuştu. Bilindiği gibi Alp-Er-Tonga (Efrasiyab) adlı Türk destan kahramanı da dünya hükümdarı olabilmek için zaman timsali olan Ödleg’i yenmişti. Bu nedenle bu konudaki tasvirler, hükümdarın gücünü göstermek amacıyla kötülük timsali olan ejderle mücadele etmesini anlatıyor olmalıdır. Bu anlamda Anadolu Selçuklu sanatında, Afyon Boyalıköy mezar taşında ve Türk İslam Eserleri Müzesi’nde ejder mücadele sahnesi içinde tasvir edilmiştir.

   Yararlanılan Kaynaklar

  • Beydili, Celal, Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük ,Yurt Kitap-Yayınları, Ankara 2005.
  • Roux, Jean-Paul, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, çev. Aykut Kazancıgil-Lale Arslan, Kabalcı Yayınevi,  İstanbul 2000.
  • Alsan, Şenay, Türk Mimari Süsleme Sanatlarında Mitolojik Kaynaklı Hayvan Figürleri (Orta Asya’dan Selçuklu’ya), Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırma Enstitüsü, Doktara Tezi, İstanbul 2005.
  • Öney, Gönül,  Anadolu Selçuklularında Heykel-Figürlü Kabartma ve XIV-XV. Asırlarda Devamı, Cilt III, Ankara 1966.
  • Öney, Gönül, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1988.
  • Çoruhlu, Yaşar, İslamiyet’ten Önceki Türk Sanatı’nda Hayvan Mücadele Sahneleri, Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar, Güner İnalca Armağan, Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji-Sanat Yayınevi, Ankara 1993.
Click to rate this post!
[Total: 5 Average: 3.8]

About the author

Okur Yazarım

2016'nın Ekim ayından itibaren Sanat Tarihi, Mitoloji ve Sembolizm konularında yazılar yazmak üzere bir araya gelmiş küçük bir grubuz. Bu süre içerisinde sizlere okuduğumuz ve araştırdığımız konularda mümkün olduğunca doğru bilgiyi basit bir dille ulaştırmak için çabalıyoruz.

1 Comment

  • Değerli hoca emeğinize ağlık benim bildiğim kadarıyla çift başlı ejder Abdülmecid tarafından yapılan meriç koprusundede bulunmaktadır bu da ek bilgi olsun , bunu selcuklular a vefa da diyebiliriz.

Leave a Comment