Türk Mimarisinde Sosyal Yapılar

0
217

Sosyal ve kültürel temellerin bütün toplumlar için önemi büyüktür. Bu nedenle köklü bir geçmişe sahip olan Türk mimarisinde çeşitli sosyal ve kültürel yapılar inşa edilmiştir. Anadolu’da özellikle Selçuklu ve Beylikler devrinde yoğun bir imar faaliyeti yaşanmıştır. Türk toplumu, sosyal devlet anlayışına ve İslam dininin topluma hizmet adına yapılan hayır işlerine önem vermiştir. Bu nedenle Türk mimarisinde topluma hizmet için yapılan sosyal yapılar yaygınlaşmıştır. Ayrıca hükümdarların ve zengin devlet adamlarının mallarını hayır işlerinde kullanma arzusu sosyal yapılar yapılmasının bir diğer sebebidir.

Türk mimarisinde sosyal ve ekonomik yapıların devamlılığın sağlanmasında vakıflar oldukça etkilidir. Vakıfların yaptığı hizmetler ise şöyle sıralanabilir: cami, eğitim, sağlık, kervansaray, han, imaret, su yolları ve hamamdır. Kısacası insanların ihtiyaç duyduğu her şey bu sosyal yapılar içerisine girmektedir.

İşlev bakımından ekonomik nitelikli yapılar arasında: arasta, bedesten, han ve kervansaray sayılabilmektedir. Burada çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilen insanlar ayrıca sosyal ve kültürel etkileşim içine de girebilmiştir.

Cami

Cami, içinde cuma ve bayram namazları kılınan, gerektiğinde bazı dinsel törenlerin yapıldığı büyük Müslüman mabedidir. Kuran ve Hadis’te “namaz kılınan yer” için mescit kullanılmıştır. Cami sözcüğü kaynağını Hicret’in 4. yüzyılında gelişen yapım eylemi sırasında ibadethanelerin ikiye ayrılmasından sonra almıştır. Günümüzde Türkiye dışındaki İslam ülkelerinin çoğu, cami yerine mescit terimini kullanmaktadır. Türkiye’de ise cami, beş vakit namaz kılınabilen, ayrıca cuma ve bayram namazlarının kılındığı sosyal yapılardandır.

İmaret

Kaynaklarda imarethane olarak da geçen kelime “imar edilmiş, inşa edilmiş” demektir. İmaret kelimesi, cami, mescid, medrese, tâbhane, dârülit‘âm, dârüşşifâ, aşevi, kervansaray, muvakkithâne, türbe gibi yapıların tamamı için kullanılmıştır. 15. yüzyıldan itibaren ise kelimenin anlam çerçevesi daralmış, aşevine karşılık kullanılmaya da başlanmıştır. Ancak imaretin geniş anlamının terk edilip yalnızca aşevini karşılayacak şekilde anlam değişimine kesin olarak uğradığı dönemin 16. yüzyıla tarihlendiği belirtilmektedir. Kelimenin her iki anlamda da kullanıldığını buna benzer pek çok kaynakta görmek mümkündür. Nitekim mühimme defterlerindeki kayıtlarda da imaret hem aşevi hem külliye anlamında kullanılmıştır.

Tâbhane

Tâbhane, Farsça bir isim olup, tab ve hane sözcüklerinden oluşmaktadır. Tab, güç ve kudret anlamına gelmektedir. Hane ise ev, yer ve mekan anlamındadır. Tâbhane ise güç ve kuvvet bulma evi anlamındadır. Bu yapı, Osmanlı’da genellikle yoksulların barınması için kurulmuş hayır kurumlarıdır. Bu kurumda, nekahet dönemini geçirecek hastalar konaklamıştır. Bu sosyal yapılar, aynı zamanda yoksulların iş bulana kadar barındıkları bir misafirhanedir. Tâbhaneler genel olarak camilere bitişik ya da tamamen bağımsız olarak inşa edilmiştir.

Muvakkithâne

Muvakkithâne, görevleri ülke düzeyinde ezan ve namaz saatlerini belirlemek olan muvakkitlerin çalıştıkları yerdir. Muvakkithâneler imaret bölümlerinden biridir. Her kentte bir ya da birkaç tane bulunur. Ayrıca genellikle bir külliye içinde ya da cami yanında yer alır. Çoğunlukla tek katlı küçük yapılardır. Halkın kolaylıkla görebilmesi amacıyla avlu duvarlarında ya da benzer uygun yerlerde kurulur.

Medrese

Medrese, ders verilen yer anlamına gelmektedir. İran, Suriye, Mısır, Türkistan ve Anadolu’da gelişen bu sosyal yapılar, İslâm dünyasında gelenekçi yöntemlerle idare edilmiştir. Medrese, en basit haliyle derslik ve çevresinde öğrenci hücrelerinden ibarettir. Baninin istek ve gücü doğrultusunda yanında kütüphane, hamam, aşhane gibi ek kuruluşlar da bulunabilir.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı erzurum-cifte-minareli.jpeg
Erzurum Çifte Minareli Medrese

Darüşşifa

Kelime olarak şifa yurdu anlamına gelen Darüşşifa, İslâm dünyasında klasik hastanelerin genel adıdır. Burada, insan ve hayvan sağlığıyla ilgili gözlemler, ders ve uygulamalar, hasta bakımı gibi işlemler yapılmaktadır. Çeşitli dönemlerde darüssıhha, darülafiye, darüttıb, maristan, bimaristan, bimarhane, şifahane, nekahethane adıyla anılan darüşşifalar en son hastane adını almıştır. Bu kurumda, hasta tedavisi dışında, tıp eğitimi, ilaç yapımı gibi sağlık hizmetlerine ait bütün faaliyetler yürütülmektedir.

Hamam

Arapçada “ısıtmak; sıcak olmak” anlamındaki hamm kökünden gelen hamamın kelime anlamı “ısıtan yer” demektir. Hamam, insanların yıkanması için inşa edilen bir yapıdır. Yer altından fışkıran, içinde kimyevi maddelerin varlığı sayesinde bazı hastalıklara karşı şifa verici özellikleri bulunan suların kullanıldığı yapılara da bazen hamam denilmiştir. Roma Dönemi’nde yaygınlaşan hamamlar, yıkanma dışında eğlence mekanı olarak da kullanılmıştır. İslam dünyasında ise yerleşim yerlerinin vazgeçilmez bir parçası olmuştur.

Arasta

Arasta, Farsça, “süslenmiş, donanmış” anlamına gelen arasta/areste ya da Acemce, “sakaf, örtü” anlamına gelen arastak’tan türediği sanılmaktadır. Bu yapı, üstü genellikle tonoz veya çatıyla örtülü bir sokağın iki yanında karşılıklı sıralanan ve aynı cins malları satan dükkanların meydana getirdiği çarşıdır. Arastalar, bir büyük cami yanında ya da medrese, imaret, hamam gibi hayır kurumlarıyla birlikte gelir sağlamak amacıyla yaptırılan vakıf yapılarıdır. Genellikle belirli bir işi yapan esnafın bir araya toplandığı çarşılardır.

Edirne Arasta Çarşısı

Bedesten

Türkçeye bedesten olarak geçen kelimenin Arapça “bezzaz” yani bez satan anlamındaki kelimeden geldiği ileri sürülmüştür. Bedestenlerde, önceleri sadece bez alışverişi yapılmıştır. Daha sonra ise değerli mal, antika eşya, silah depolama ve satışının da yapıldığı bilinmektedir. Bu yapılar, Anadolu’da Selçuklunun son dönemlerine doğru inşa edilmeye başlanmıştır. Osmanlı Dönemi’nde ise hem sayı hem de karakteristik açıdan gelişmiştir. Bedesten, başlangıçta ahşap olarak yapılan mütevazi gözlerden ibaret dükkanların arasında, yani şehrin alışveriş merkezi ortasında kâgir kitlesiyle yükselen bir yapıydı. Bu nedenle bedesten Türk şehirciliğinde ticaret bölgesinin özünü oluşturmuştur.

Kervansaray

Kervansaray, Farsça kökenli olan “kârban; yolcunun konduğu ve gecelediği yer, kârbansaray; tüccarın oturduğu ve iş gördüğü yer” anlamına gelir. Farsça kökenli “kârbasaray” ise Türkçeye kervansaray olarak geçmiştir. Bu yapı, şehirler arasındaki yollar üzerinde yaptırılan ve kuruluşları bakımından çeşitli ihtiyaçları karşılayacak şekilde inşa edilmiş konaklama ve ticaret merkezleridir. Kervanlar burada geçici olarak konaklar, beraberlerinde getirdikleri malları pazarlardı.

Kervansaray inşa geleneği, Orta Asya’da doğmuş, İran’da gelişmiş ve Anadolu Selçukluları zamanında zirve yapmıştır. İç güvenliğin daha düzenli hale geldiği Osmanlı Dönemi’nde ise az sayıda kervansaray yapılmıştır. Yapılan kervansaraylar ise daha çok şehirlerde toplanmıştır.

Han

Han, şehir içinde konaklama ve ticaret amacıyla inşa edilen yapılardır. İsimlerini üretilen mallardan alan hanlar, kentlerin ulaşım sistemine ve ticaret bölgelerinin konumuna göre önemli noktalarda inşa edilmiştir. Burada kervanlar ya da yolcular güvenle konaklayarak ticaret yapabilmektedir.

Osmanlı kent içi hanları genellikle iki katlı olup zemin kat depo, ahır, onarım atölyeleri gibi servis kısımlarına, üst katsa tümüyle yolcuların barınmasına ayrılmıştır. yapının ortasında, her iki katta da revakların açıldığı bir iç avlu vardır. Osmanlı Dönemi’nde ayrıca konaklama işlevini yitirmiş ticaret hanları da bulunmaktadır. Bu yapıların zemin katında depolar, üst katlardaysa büro odaları bulunur. Ticaret hanlarının ilk örnekleri Bursa’da görülmektedir. Bununla birlikte özellikle İstanbul’da gelişmiş ticaret hanları mevcuttur.

Yararlanılan Kaynaklar

  • Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
  • Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
  • Ayşe Sarı, Sezgin Zabun – Bimarhaneler Hakkında Alan Yazın Çalışması
  • Arif Bilgin – Sosyal Hizmet ve İmaretler
  • Gönül Erkan- Tabhane
  • Hande Şengül – Tarihsel Süreç İçinde Konaklama Merkezleri Han ve Kervansarayların Günümüzde İpek Yolu Turizm Projesine Dönüşümü
  • Kenan İnan – Bedestenlerin Türk Ticari Mimarisindeki Yeri ve Trabzon Bedesteni
  • Selim Sani Güngör – Osmanlı Su Mimarisi ve İstanbul’daki 19. Yüzyıl Su Yapıları
  • Mehmet Suat Bal – Türkiye Selçuklu Devleti’ndeki Sosyal Kurumların Teşekkülünde Rol Oynayan Kişilerin Siyasi ve Ekonomik Durumları
Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz