Risale-i Mimariyye | Okur Yazarım
Sanat Tarihi

Risale-i Mimariyye

Written by Okur Yazarım

Risale-i Mimariyye, Cafer Efendi tarafından kaleme alınmıştır. Eserde Mimar Mehmet Ağa’nın yaşamı, eserleri, dönem padişahları hakkında verdiği bilgilerle biyografik, mimari terimler ve açıklamalarıyla bir sözlük niteliğindedir.  Eser dua bölümüyle birlikte toplam on beş bölümden oluşur. Yazmanın son dua bölümünden önce gelen sekiz bölümü mimarlıkta kullanılan terimlere ayrılmıştır bu bölümlerin bir sözlük niteliğinden ileri bir değeri vardır. Mimarlıkla ilgili Arapça farsça ve Türkçe karşılıklarını vermekte kalmamış bunların tanımlarını yapılarak kavramlar hakkında gerekli bilgileri de vermiştir. Günümüz diline çevirerek hazırlayan Orhan Şaik Gökyay, eserin havasını kaybetmemek ve okuyucuya onu aslında olduğu gibi tanıtmak kaygısıyla elinden geldiğince eserin ifadesine ve cümle yapısına dokunmamıştır. Bu sebeple kitabın dili daha ağırdır ve anlaşılması zordur. Gökyay, eseri hazırlarken verdiği bilgileri başka kaynaklardan aktarılan bilgilerle bütünlemesine çalışılmıştır. Bu bilgiler ayrı puntoda belirtilmiştir. Kitapta eserin orijinali ile karşılaştırmak için yaprak sayıları ayraç içinde siyah punto ile verilmiştir. Risale-i Mimariyye, nazım, nesir ve manzumelerden oluşur. Manzumeler beyt, kaside ve gazelden ibarettir.

Birinci Bölüm

Bu bölümde Mimar Mehmet Ağa’nın hayatı hakkında bilgi verilmiştir. Mehmet Ağa, Rumeli’den devşirilmiş İstanbul’da acemioğlanı olmuş beş yıl ulufesiz kalmıştır.  Bir sonraki sene Kanuni Sultan Süleyman türbelerinde bahçe bekçisi olmuştur. Daha sonra hasbahçeye girerek sazendeliğe merak salmış ve sazı ile gece gündüz alıştırma yapmıştır. Sazendelikte oldukça başarılı olan Mehmet Ağa, sazendelik sanatıyla alakalı bir rüya görmüştür. Rüyasında Çingene tayfası suretinde sazendeler görmüştür.  Mehmet Ağa, ilk olarak sazendenin yanına gidi gördüğü rüyayı anlatmıştır. Ancak söylediklerine aklı yatmayınca bir ermiş kişiye rüyasını yorumlatmıştır. O ermişte Ağayı sazendelikten vazgeçirmiştir. Mimar Mehmet Ağa daha sonra sedefkarlık ve mimarlık sanatını öğrenmek istemiştir.

İkinci Bölüm

İkinci bölümde Mehmet Ağa’nın mimarlığı Mimar Sinan’dan öğrendiğini ve Mehmet Ağa’nın sanatında yükselmesi için yaptığı tavsiyelerden bahsedilir. Mimar Sinan’ın tavsiyesi üzerine Mehmet Ağa bu sözleri dikkate alarak dokuz yüz doksan sekiz yılında tilavet iskemlesi işleyerek, Sultan Murat’a armağan etmiştir. Sultan Murat eseri çok beğenerek onu kapuculuk görevine terfi ettirmiştir. Mimar daha sonra bir yaylık yapıp değerli taşlarla işlemiştir. Bu eserini, Bab-ı Saadet Ağa’sı eliyle Hüdavendigar’a vermiştir.  Bu yaylık da padişah tarafından beğenilerek Muhsızbaşılığı görevine getirilmiştir. Mimar Mehmet Ağa sedefkarlık ve mimarlığı öğrendikten sonra sanatında ustalaşarak eserleriyle padişah ve vezirlerin lütuflarını almıştır.

Üçüncü Bölüm

Mimar Mehmet Ağa,  Arabistan, Anadolu ve Kırım vilayetlerini gezip tekrar İstanbul’a geldiğinde Rumeli teftişine memur olmuştur. İstanbul’dan Selanik, Arnavutluk Bosna, İspanya, Malta’da bulunan kaleleri ve şehirleri teftiş etmiş düşmanların tedbirlerinden haberdar olmuştur. Daha sonra İstanbul’a gelmiş bölgenin durumunu padişaha anlatmıştır. Mimar bazı vilayetlerde hacıların yollarını kesen Arapları ortadan kaldırmıştır.  Ondan sonra bin altı yılında su nazırı olup sekiz yıl bu görevi yapmış bin on beş yılında mimarbaşı olmuştur.

Dördüncü Bölüm

Bu bölümde, Mimarın yaptığı iyiliklerden bahsederek karakteri hakkında da bilgi verilmiştir. Mimarın elinin açık olduğunu ve fakire sadaka verdiği para biriktirmek gibi bir huyu olmayıp ihtiyacı olan insanlara yardım ettiği anlatılır. Cafer Efendinin İstanbul’a geleceği zaman paraya ihtiyacı olduğunu ve Mimarın Cafer efendiye akçe vererek onu uğurladığı anlatılmıştır. 

Beşinci Bölüm

Bu bölümde Mimar Mehmet Ağa’nın tahrip olan Kabe’yi nasıl onardığını ve altın oluğun yapımını anlatır. Sultan Murat Han Kabe’ye altın oluk yaptırıp göndermek istemiştir. Ancak altın oluk o dönemin bilginleri tarafından tartışılarak yapılmasını caiz görmedikleri için yapılmamıştır. Kabe onarılmıştır daha sonra sultan murat ölmüştür. Sonra tahta geçen Ahmet han Kâbe’nin altınoluğunu değiştirmek ve oluğun etrafına kıymetli taşlarla bir kemer işletmek istemiştir. Mimar Mehmet Ağa, bu istekleri yerine getirmiştir.

Altıncı Bölüm

Mimar Mehmet Ağa tarafından inşa edilen Sultan Ahmet Camisinin inşası ve mimarisi hakkında bilgi verilerek camiye verilen önem üzerinde durulmuştur.  At meydanında inşa edilen caminin bin on sekizde temelleri atılmıştır.  Yapının mimarisi ile ilgili olarak caminin altı minaresi ve on dört şerefesi olduğundan ve on dört şerefenin Osmanlının o zamana kadar ki padişahların sayısını simgelediği anlatılmıştır Mimar Mehmet Ağa, camide kullanılan on iki cins mermerden bahsederek mermer hakkında geniş bir bilgi vermiştir. Mermerin türleri renkleri ve kalitesi tek tek anlatılmıştır. Bu bölümde yapı ulu bir yapı olduğu için ayrı bir bölümde anlatılmıştır. Risale-i Mimariyye’de  “Bu yapı, bir yüce şerefli yapıdır ki hazreti adem Safiyyullahın a devrinden bugüne gelinceye kadar daha böyle bir yüksek ve müstahkem yapı yapılmış değildir.  Cami şerif ve onun avlusu bir mesiredir ki dünyada ve onun içinde böyle göz alabildiğine uzanan bir yer daha yoktur.” Sözleriyle camiyi yücelten ifadelerde bulunulmuştur.

Yedinci Bölüm

Bu bölümde, Zira, Arşun ve Parmak ölçüsünün tanımı yapılarak ne kadar süre yürürlükte olduğundan bahsedilmiştir.

Sekizinci Bölüm

Ayak, Adım, Ok atımı, Mil , Fersenk , Berid, Karış, Dirsek,  Kulaç , Mesafe, Menzil, Rubu gibi uzunluk ölçüleri ve bunlarla ilgili olan terimler açıklanarak kelimelerin Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

Dokuzuncu Bölüm

Dönüm, Evlek, Çubuk, Nişan ve Kafiz  gibi birimler hakkında bilgi verilerek Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

Onuncu Bölüm

Hendese ilmi gereğince o dönemde kullanılan uzunluk ölçü birimleri olan dönüm, çubuk ve nişan kelimelerinin hakkında bilgi verilerek Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

On birinci Bölüm

Birçok mimari yapı türleri ve yapı elemanlarının ne anlama geldiği ve ne olarak kullanıldığı konusunda bilgi verilerek Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

On ikinci Bölüm

Bina yeri, temel konulacak yer, temel döşemesi gibi mimari terimleri açıklanarak Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

On üçüncü Bölüm

Mimarlıkla ilgili kavramların Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

On dördüncü Bölüm

Bu bölümde mizmar, kussabe, zemmar, mizher, mutrıb, ‘avvad, nakır, yunbur, cilaze, rebabe, veter, zır, bemm, milva, zamile, musukar, musikal, sanc, sagane, u, nekare, cülcül, itar, tabl, bikan, mızrab, mıkraa gibi müzik ile ilgili terimlerin Arap ve Fars ve Türk dillerindeki karşılıkları yazılmıştır.

On beşinci Bölüm

Yazmanın son dua bölümüdür.

Yararlanılan Kaynaklar

  • Orhan Şaik Gökyay – Risale-i Mimariyye
Click to rate this post!
[Total: 1 Average: 5]

About the author

Okur Yazarım

2016'nın Ekim ayından itibaren Sanat Tarihi, Mitoloji ve Sembolizm konularında yazılar yazmak üzere bir araya gelmiş küçük bir grubuz. Bu süre içerisinde sizlere okuduğumuz ve araştırdığımız konularda mümkün olduğunca doğru bilgiyi basit bir dille ulaştırmak için çabalıyoruz.

Leave a Comment