Yapının Konumu: Malatya’nın yaklaşık 8 km kuzeyinde, eski Malatya Ulu Camii mahallesinde, surların içerisinde bulunmaktadır.
İnşa Tarihi: Kitabesine göre cami, H. 621 / M. 1224 yılında inşa edilmiştir.
Bani ve Mimar: Yapının birden fazla kitabesi vardır ve yapıya ait en eski kitabe, 1224 yılına aittir. Bu kitabeye göre; caminin Aleaddin Keykubat zamanında, Yakup bin Mansur tarafından inşa edilmiştir. İkinci kitabe, caminin batı portalındadır. Kitabede, portalın H. 645 / M. 1247 yılında, Şahabeddin İlyas b. Şahabeddin Ebubekir tarafından yaptırıldığı yazmaktadır.
Mimari Tanım
Malatya, coğrafi konumu ve ticaret yolları üzerinde bulunması sebebiyle, tarih boyunca önemli bir yerleşim merkezi olmuş, pek çok kültürün de etkisi altında kalmıştır. Bir dönem Bizans hâkimiyeti altında kalan şehir, 13. yüzyıldan itibaren bir Türk kenti haline gelmiştir. Selçuklu döneminde, İran’dan pek çok bilim adamı, bu bölgeye yerleşmiş ve burada imar faaliyetinde bulunmuşlardır. İlim ve kültür alanındaki İran etkisi, kentte o dönemde inşa edilmiş olan mimari yapılara da yansımıştır.
Günümüzde bu değeri yansıtan en önemli yapı, Malatya Ulu Camii’dir. Eski Malatya diye bilinen Battalgazi’de yer alan cami, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad tarafından, 1224 yılında yaptırılmıştır. Yapı, Anadolu’da Selçuklu dönemi mimari gelişiminin dışında kalarak, İran’daki Büyük Selçuklu dönemi dört eyvanlı derinlemesine ulu cami geleneğini, Anadolu’da temsil eden tek örnek olarak önem kazanır.
Yapımından kısa bir süre sonra başlayan tamir ve müdahaleler sonucu, caminin planı ve mimarisinde değişiklikler meydana gelmiştir. 645 (1247) ve 672 (1273-74) yıllarında yapıya esaslı müdahalelerde bulunulmuş ve yapının kuzeyine bir bölüm eklenmiştir. XIV. yüzyılın sonu ile XV. yüzyılın başlarında, cami çevresine bedesten denilen dükkânlar inşa edilmiştir. 1902’de tekrar onarım gören yapı, uzun süre bakımsız ve harap durumda kalmış, son olarak 1960’lı ve 1980’li yıllarda tamir edilmiştir.
Plan Özellikleri
Şehir surları içinde kalan ve 34 x 55 metre boyutlarında olan Malatya Ulu Cami, iki ayrı bölümden ibaret olup, eyvanlı ve iç avlulu asıl kısım ile kuzeydeki daha sonradan eklenen ek kuruluştan ibarettir. Yapıda; mihrap önü kubbesi, buna bitişik eyvan ve bunun önündeki revaklı iç avlu, planın esasını teşkil eder. Yan kanatlar, mihrap eksenine paralel uzanan beşik tonozlu sahınlarla değerlendirilmiştir. Yapı, doğu-batı doğrultuda uzanır. Harim, mihraba paralel sekiz sahına ayrılır. Düzensiz dikdörtgen bir forma sahiptir.
Yapıya giriş; kuzeydoğu, doğu ve batı olmak üzere üç yönden sağlanır. Minare, güneybatı yönünde silindirik formuyla bir bütünlük teşkil eder. Ulu Cami, malzeme bakımından iki esas kısma ayrılır. İlk yapı, tuğla malzemenin kullanıldığı kubbe-eyvan kombinasyonu ile batı revağıdır. Bunun dışında kalan taş malzemenin kullanılmış olduğu bölümler, 13. yüzyılda başlayan tamir ve ilavelere aittir.
Kubbe kasnağı, tuğla malzemeden olup, ilk yapıya aittir. İç avlulu harim, mihraba paralel sekiz sahına ayrılır. Üst örtüde, sivri kemerli tonoz kullanılmıştır.
Sahınları dik kesen mihrap önü birimi pandantif geçişli bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe; ikisi duvara bağımlı, dördü serbest altı paye üzerine oturur.
Kapılar dışında üç cephesi de sağır olan harimin doğu cephesinde, dört; batısında, bir pencere bulunurken, kubbenin sekizgen kasnağında, yedi pencere bulunmaktadır.
Avlu, dikdörtgen formda ve üstü açık olarak tasarlanmıştır. Harim ile bağlantı, sivri kemerli bir kapıdan sağlanır. Doğu ve batı yönde sahınlara girişi sağlayan sivri kemerli girişlerden batı yönde olan açıklıklar, ilk yapıya ait olup, tuğla malzemeyle inşa edilmiştir. Çini süslemesi muazzamdır.
Harime sonradan eklenen bölüm, mihraba paralel dört sahına ayrılır. İlk iki sahını art arda sıralanan çifte kubbe dik keser. Sahınların üzeri, düz dam ile örtülüdür ve üst örtüyü taşıyan dikdörtgen payeler, birbirinden farklı mesafelerle yerleştirilmiştir.
Caminin güney, doğu ve batı yönde olmak üzere üç girişi vardır. Günümüzde yapıya giriş, doğu yönde bulunan taç kapıdan sağlanır. Ancak bu pek alışılagelmiş bir durum değildir. Bir diğer giriş, batı yönde bulunan bir açıklıktan sağlanır ve iki giriş arasında simetri yoktur. Muhtemelen yapıya müdahalelerde bulunulmuş ve doğu yöndeki kap,ı daha sonraki bir dönemde açılmıştır. Bunlardan doğu ve batı kapısı ayaktadır ve kullanılmaktadır.
Caminin yapım tarihi hakkındaki en eski kitabenin, güney kapısı üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Kapı, iç mekândaki birinci enine sahnın doğu kanadında yer alan kubbeli bir bölümde yer alır. 1966’daki çalışmalar esnasında izine rastlanan kapının, zeminden 1 metre kadar yükseklikte bir parçası bulunan, yaklaşık 6 metre genişliğindeki taç kapının itinalı taş işçiliği dikkate alındığında, caminin ilk yapısından kaldığı söylenebilir. Bu yönde yer alan medrese (Şahabiyye-i Kübra Medresesi) ile bağlantıyı bu kapının sağladığı veya kapının sultana mahsus özel bir giriş olabileceği düşünülmüştür. Güney cephede yer alan portal, son yıllarda kapatılmıştır.
Doğu kapısı üzerinde yer alan kitabede, onarımlardan sonra yaptırıldığı yazmaktadır.
Sanat değeri bakımından batı kapısından daha üstün olan doğu kapısı, kitabesinden edinilen bilgilere göre, Mimar Hüsrev tarafından onarımlar sırasında yaptırılmıştır.
Batı kapısı ise, 1247 yılında II. İzzettin Keykavus zamanında, Emir Şahabeddin İlyas tarafından Mimar Hüsrev’e yaptırılmıştır. Açık ve kırmızımsı renkli taşlarla bazen bir, bazen iki sıra olmak üzere düzensiz sıralanmıştır. Batı kapısının ve batı cephesinin bu esnada bir kademe içeri alınarak yeniden inşa edildiği, dolayısıyla bu yönde caminin küçültülmüş olduğu, araştırmacılar tarafından kabul edilmektedir.
Batı yönünde yer alan minare, dıştan silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. 13. yüzyıldaki diğer örneklerle aynı karakterde olan minarenin kaide bölümüne, sonraki dönemlerde müdahalelerde bulunulmuştur. Ulu Cami, ilk inşa edildiğinde minaresizdir. Bugünkü tuğla minare, batı duvarı yeniden düzenlenirken ilave edilmiştir. Estetik görünüşü muhteşem olup, şerefenin alt kısmından itibaren üst kısmı yıkılmıştır. Yıldırım düşmesi sonucu gövdesi yarılmıştır. Taş olan kaide kısmının, sonraki müdahaleler sırasında değişikliğe uğradığı anlaşılmaktadır. Minarenin gövdesi, yukarıya doğru hafif daralmayla devam eder. 20.10 metre boyundadır.
Süsleme Özellikleri
13.yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş olan Malatya Ulu Camii, Orta Asya geleneklerini yansıtan plan şeması kadar, günümüze ulaşabilmiş zengin tuğla ve çini süslemeleri bakımından da büyük öneme sahiptir.
Caminin doğu ve batısında bulunan portaller, oldukça sade bir işçilik göstermektedir. Batı portali, dokuz sıra mukarnas kavsaralı bir sivri kemerle çevrelenmiştir. Portal nişinin karşılıklı cephelerinde, yarım yuvarlak nişler ve istiridye biçimli kavsaralar vardır. Nişin köşeliklerinde ise, birer madalyon bulunmaktadır. Portal; farklı geometrik formlarda yıldız motiflerinin yanı sıra kıvrık dal, rumi, palmet ve çiçek motifleriyle bezelidir. Batı portalindeki geçme motifi ve renkli taş işçiliği Suriye etkilerini göstermektedir.
Doğuda bulunan portal ise, dokuz sıra mukarnas kavsaralı bir sivri kemerle kuşatılmıştır. Portalde bulunan nişler; geometrik, bitkisel ve yıldız motifleriyle bezenmiştir. Nişler dışında portalde; ok ucu, çarkıfelek, palmet, rumi ve yaprak motifleri yer almaktadır.
Güneyde ise, üst seviyelerde bir taş üzerinde, altıgen ve sekiz kollu yıldız motifleri dikkat çekmektedir. Günümüzde doldurulmuş olan güney portalın parçalarında, iç içe yarım daire, sekiz kollu yıldız, palmet ve rumiler, altı-sekiz-on kollu yıldızlar görülmektedir. Özgün yapısını koruyan avlu revakı, eyvan ve mihrab önü kubbesi, zengin tuğla ve çini süslemelere sahiptir.
Büyük bir sivri kemerle kuzeydeki eyvana açılan mihrap önü kubbesinin yüzeyi, yatay istif düzeninde sırsız tuğlaların aralarına, kare kabaralar şeklinde firuze sırlı birimler yerleştirilerek spiraller meydana getiren bir örgüyle kaplanmıştır. Kubbe göbeğinde, mor ve firuze renkli çinilerden “Mührü Süleyman” motifi şeklinde dekoratif kufi yazıyla “Muhammed” ismi yazılmıştır.
Kubbeye zemin teşkil eden on altı bordür içinde, patlıcan moru renkli çini mozaikten nesih yazıyla Fetih Süresi 1-5. ayetleri vardır. Özgün olmayan mihrap alınlığındaki kitâbeye göre, 1902’de yeniden yapılmıştır.
Kesme taş kaplamalı mihrap, sade ve yuvarlak kemerli, yuvarlak nişlidir. 1966 yılı çalışmaları sırasında camide bulunan zengin kabartmalı, bitkisel süslemeli ve mukarnaslı alçı parçalarının ilk mihraba ait olabileceği düşünülmektedir. Mihrap kitabeliğinde, Sultan II. Abdülhamid ‘in el yazılı bir tuğrası ile iki beyitlik manzum kitabe ve bunun altında 1318 ve 1320 (1900 ve 1902 ) tarihleri vardır. Kündekârî ve eğri kesim tekniğinin birlikte kullanıldığı minber, Ankara Etnografya Müzesi’ndedir.
Avluya büyük bir sivri kemerle açılan eyvan cephesinde, fîrûze ve patlıcan moru renkte mozaik çiniler, geometrik geçmelerden ve yıldızlardan oluşan süslemeler meydana getirmiş, eyvan kemerinde yazı, köşe sütuncelerde zikzak düzenlemeler yapılmıştır.
Eyvanın arkası, üçgenlerle sonlanarak kubbeli mekânla birleşmektedir. Eyvan tonozu, tuğlaların değişik dizilmesiyle meydana gelen ve sırlı tuğla kullanımıyla teşekkül eden iri geometrik şekillerle süslenmiştir.
Avlunun yalnızca batı tarafındaki sivri kemerli tuğla revaklar özgündür.
Pâyelerin yüzeyinde ve kemer köşelerinde, tuğlaların değişik istifiyle oluşan geometrik kompozisyonlar yer almış, kemer üstlerinde fîrûze sırlı tuğlalarla örgülü kûfî yazılı panolar teşkil edilmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
- Oktay Aslanapa – Anadolu’da İlk Türk Mimarisi, Başlangıcı ve Gelişmesi
- Doğan Kuban – Anadolu Türk Mimarisinin Kaynak ve Sorunları
- Rüçhan Arık ve Oluş Arık – Konya Ticaret Odası dergisi – Özel sayı Aralık 2007
- Oluş Arık – Malatya Ulu Cami’nin Asli Planı ve Tarihi
- Ahmet Vefa Çobanoğlu – Malatya Ulu Cami
Çok güzel hazırlanmış bir araştırma. Çok yardımcı oldu. Teşekkür ediyorum.