Heykel | Terminoloji | Okur Yazarım
Sanat Tarihi Terminoloji

Heykel

Written by Okur Yazarım

Arapça kökenli olan heykel sözcüğü, Osmanlıca ve günümüz Türkçesi’nde üç boyutlu sanat yapıtlarının yaygın adıdır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise “Taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden yontularak, kalıba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu, statü” olarak geçmektedir. Tek figürden oluşan ve genellikle ayakta duran heykelleri tanımlamak için Latince statua sözcüğü kullanılmıştır. Statua ve sculptura sözcükleri ayrı uğraşları, farklı kavramları dile getirmektedir. Sculptura, mimarlığa da kapı açabilen her türde üç boyutlu heykelsi biçimlendirmeyi belirler. Statue ise yitik mum ya da kum döküm teknikleriyle elde edilen türleri belirten bir sözcüktür. Tarihsel gelişim içinde, bu ayrım giderek kesinliğini yitirmiştir. Günümüzde ise çok daha geniş bir kapsam içinde ve farklı alanlar arasındaki girişimleriyle birlikte algılanmaktadır.

Heykel; taş, bronz, kil, alçı gibi gereçlerle yapılan üç boyutlu olarak tasvir edilmiş eserler olarak da bilinmektedir. Çok geniş bir malzeme kullanımına sahip olan heykel sanatında buna bağlı olarak ifade zenginliği ön plana çıkmaktadır. Heykeller kullanılan malzeme ile birlikte boyut ve türleri itibariyle çok farklı mekanlarda değerlendirilebilirler. Örneğin günlük yaşamımızı geçirdiğimiz evlerden, park, bahçe, meydan gibi kentsel ölçekli geniş ve açık alanlara kadar farklı mekanlarda sergilenen heykel modern yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır.

Türk Heykeli

Yerleşik düzeydeki toplumların sanatı olan heykel. Göçebe yaşam sürdüren topluluklarda, daha çok araç, gereç, silah, süs, takı eşyalarındaki bezemelerde görülmektedir. Türk heykel sanatı, Orta Asya’da başladığı kabul edilmektedir. Balbal denilen figür yontulardan, Orhun Anıtları’ndan, birçok mezar heykellerinden sonra, Uygur Türklerinde de bu sanatın biraz Çin ve Hint etkisi altında da olsa bir hayli ilerlemiş olduğunu görülmektedir. Anadolu Selçuklu mimarisinde de çeşitli insan ve hayvan figürleriyle karşılaşılmaktadır. Ancak Osmanlı Devleti’nde bazı İslami kuralların yanlış yorumlanması sebebiyle, figür kullanımı yaygın değildir. Buna rağmen Osmanlı Devleti’nin sonlarına doğru bu sanatta gelişme yaşanmıştır. Örneğin Budapeşte’den İstanbul’a heykeller getirilmiş, Sultan Abdülaziz’in at üzerinde heykeli yapılmıştır. Daha sonra asıl gelişme ise Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurulması ile gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise Türk heykeli, hak ettiği konuma ulaşmıştır. Çok sayıda heykeltıraş yetişmiş ve eserleriyle tüm dünyaya Türk heykelini tanıtmışlardır.

Yararlanılan kaynaklar

  • Ali Teoman Germener-Heykel Sanatı-Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
  • Aytaç Katı-Heykel Sanatı’nın Tanımı ve Özellikleri
  • Tamer Başoğlu – Türk Heykel Sanatı
Click to rate this post!
[Total: 0 Average: 0]

About the author

Okur Yazarım

2016'nın Ekim ayından itibaren Sanat Tarihi, Mitoloji ve Sembolizm konularında yazılar yazmak üzere bir araya gelmiş küçük bir grubuz. Bu süre içerisinde sizlere okuduğumuz ve araştırdığımız konularda mümkün olduğunca doğru bilgiyi basit bir dille ulaştırmak için çabalıyoruz.

Leave a Comment