Türkiye’nin birçok ilinde eserleri bulunan Ahmet Arif Hikmet Koyunoğlu, 1889 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Gebze Kadısı İsmet Bey, âlim ve şair Kazasker Abdullah Refet Bey’in oğludur. Annesi ise Fatma Virditer Hanım’dır. Varlıklı bir ailesi olan Koyunoğlu, Rus Harbi’nde tüm varlığını yitirmiştir.
Cumhuriyet Dönemi’nin ilk mimarlarında olan Koyunoğlu, çocukluğunda Ressam Ali Rıza Bey’den resim dersi almıştır. Bunun yanında dil eğitimi için Almanca dersleri görmüştür. Babası İsmet Bey’in vefatından sonra çeşitli işlerde çalışmak zorunda kalmıştır.
Çocukluk yıllarında resim sanatına yeteneği olan sanatçı birçok sanat dalıyla da iç içe olmuştur. Bunların arasında; kalem işi, alçı işleri, mimari bezeme işleri, tülbentlere baskı sayılabilir.
Koyunoğlu, 5 Şubat 1920’de Mübeccel Hanım’la evlenmiştir. Böylelikle bu evlilikten Dinçer ve Özcan isimli iki çocuğu olmuştur. Türk mimarlığının önemli değerlerinden biri olan Koyunoğlu, 27 Temmuz 1982 tarihinde vefat etmiştir.
Arif Hikmet Koyunoğlu, 2 Nisan 1980’de Devlet Sanatçısı unvanını ve 1981’de Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı Armağanı’nı almasıyla ödüllendirilmiştir.
Eğitim Hayatı
Arif Hikmet Koyunoğlu, ilk öğrenimine Gebze’de Hafız Recep’in mektebinde başlamıştır. Mektebin yanı sıra özel derslerde alan sanatçı, eğitimine İstanbul’a taşındıktan sonra Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye’de devam etmiş ardından Vefa Lisesi’ne gitmiştir. Lise eğitiminin ardından gerek ailesinin gerekse çevresinin teşviki ile Sanayi-i Nefise Mektebi’nde açılan sınava katılmıştır. Sınavı birincilikle kazanan sanatçı, 1910 yılında kayıt olmuştur. Burada Giulio Mongeri ve Alexandre Vallaury’den eğitim almıştır. 1914 yılına kadar eğitimine devam eden sanatçı, Birinci Dünya Savaşı ve savaş sonrası buhran nedeniyle yurt dışında eğitim görememiştir.
Arif Hikmet Koyunoğlu, Sanayi-i Nefise Mektebi’nde aldığı eğitimi şu sözlerle açıklamıştır: “Sanayi -i Nefise’nin mimarlık bölümünün ilk yılında Antik Yunan ve Roma dönemi mimarisine ait bezemelerin incelenmesiyle bunların resmedilmesi yapılmaktaydı. İkinci yılında öğrenilen bu dönem mimarisi ile cephe çizimleri ve canlandırmalarına geçilmekteydi. Üçüncü sınıfta ise Rönesans Dönemi özelliklerinde plan ve projeler yapılırken, son sene Osmanlı ve Türk Mimarisi tarzında binalar ve eski yapıların rölöve çalışmalarına yer verilmekteydi” sanatçı burada eğitim gördüğü sırada maddi olarak zor durumda olduğu için okul ihtiyaçları konusunda başta Vallaury olmak üzere pek çok hocasının desteğini almıştır.
Sanat Hayatı ve Eserleri
Arif Hikmet Koyunoğlu’nun eğitimi ve sanat hayatının ilk dönemleri Balkan ve I. Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllara denk gelmektedir. Sanatçı, 1912’de Balkan savaşlarına katılmış, döndüğünde ise yarıda bıraktığı eğitimine devam etmiştir. Öğrenimi sırasında Halil Edhem Bey’in aracılığıyla Anadolu’da röleveler yaptıran Alman Asar-ı Atika Müesseseleri’nin rölövelerini yapmıştır. Bu çalışmalardan çok istifade eden Arif Hikmet Koyunoğlu, eski Türk eserlerini inceleme fırsatı bulmuştur. Mektepten mezun olduktan sonra mimarlık mesleğine başlayan sanatçı, I. Dünya Savaşı sebebiyle Kafkas Cephesi’ne gönderilmiştir. Terhis olduktan sonra Erzurum’dan İstanbul’a dönmüştür. İstanbul, İngiliz işgalinde olduğu için mimarlık yapamamış ve Atatürk’ün davetiyle Ankara’ya gitmiştir. Burada I. Meclis Binası’nı onaran sanatçı, bunun dışında pek çok onarım ve tadilat işi yapmış olup Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nde çalışmalarına devam etmiştir.
Sanat hayatı boyunca Ankara’nın imarına ve imajına önemli katkılarda bulunan Arif Hikmet Koyunoğlu, 1923 yılında Türk İnşaat Evi’ni açmıştır. Ankara, Mimar Koyunoğlu’nun âdeta ünlendiği bir yerdir. Koyunoğlu’nun Ankara’daki en önemli eserleri arasında; Etnografya Müzesi, Türk Ocağı Binası, Himaye-i Etfal Cemiyeti Binası, Adliye Binası, Büyük Otel, Hariciye Vekâleti, Lâtife Hanım Okulu binaları ve Maarif Vekâleti binaları başta gelmektedir.
Ankara Etnografya Müzesi
Arif Hikmet Koyunoğlu’nun en önemli eserleri arasında Ankara Etnografya Müzesi yer almaktadır. Ankara Etnografya Müzesi’nin inşasına 1925 yılında başlanmıştır. Bunun yanında inşa görevi Erzurumlu Nafiz Bey’e, mimarlığı ise Koyunoğlu’na verilmiştir. Sanatçı, 1927’de Ankara Etnografya Müzesi’nin inşaatını bitirerek müteahhitlik yapmaya başlamıştır. Daha sonra 1925’te Kudüs’ten dönen Mimar Kemalettin’le beraber çalışmaya başlamıştır. Bu iki mimar yeni başkentin inşasında önemli rol oynamışlardır.
Türk Ocağı
Koyunoğlu, klasik Osmanlı mimarlığına ait birtakım öğeleri eserlerine yansıtarak eklektik bir anlayışla anıtsal yapılar inşa etmiştir. Bu yapılardan biri Türk Ocağı’dır. Bu yapı için pek çok mimardan proje istenmiştir. Proje verenler arasında Mongeri, Vedat Tek ve Kemalettin Bey’in de bulunmasına rağmen Koyunoğlu’nun projesi kabul edilmiştir. Sanatçı, Atatürk’ün de özel isteğiyle Türk salonunun eski Ankara evlerindeki bezeme ve renklerden istifade edilerek yapılmasını istemiştir. Yapımına 1927’de başlanan Türk Ocağı 1930’da bitirilmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
- Simin Şay – Çocuk Esirgeme Kurumu: Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu ve Ressam Namık İsmail’in İşbirliği
- Atatürk Ansiklopedisi – Arif Hikmet Koyunoğlu
- Güven Birkan, Selçuk Pehlivan – Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu ile Bir Söyleşi