Rıfkı Melul Meriç, 1901 yılında Yunanistan’da Dedeağaç’a bağlı Ferecik Kasabası’nda dünyaya gelmiştir. Oldukça köklü ve eğitimli bir aileye sahip olan Meriç, küçük yaşlarda ailesi ve çevresinin sayesinde eğitimli bir birey olarak yetişmiştir. Sanat tarihi alanına çok değerli katkıları olan Rıfkı Melul Meriç, 1964 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
Eğitim Hayatı
Rıfkı Melul Meriç, ilköğrenimine Ferecik’te Vakıf İbtidal Mektebi’nde başlamış daha sonra Ferecik Rüşdiyesi’ne devam etmiştir. Balkan Harbinde (1912) ailece İstanbul’a göç etmeleri üzerine «Menba-ül irfan» adını taşıyan idadiye girmiştir. Yüksek öğrenimi için ise İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başlamıştır. Ancak, fakülteden mezun olmadan ani bir karar ile ayrılmıştır. İki yıl kadar Yüksek Ticaret Okuluna devam ettikten sonra İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden 1927′ de mezun olmuştur.
Meslek Hayatı
Anadolu’nun muhtelif yerlerinde ve İstanbul’da Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapan Rıfkı Melul Meriç, 1941-1945 yılları arasında ortaöğretimdeki derslerine ek olarak, İstanbul Edebiyat Fakültesinde Osmanlıca okutmuştur. İstanbul Erkek Lisesi Edebiyat Öğretmeni iken 1951 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi Klasik Türkçe dini metinler, paleografi, Türk ve İslam sanatları tarihi dersleri öğretim görevliliğine ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Türk Sanatı Tarihi hocalığına getirilmiştir. İlahiyat Fakültesindeki dersleri 1960’a kadar devam eden Rıfkı Melul Meriç, vefatına kadar Güzel Sanatlar Akademisi, Türk Sanatı Tarihi Enstitüsü hocası ve müdürü olarak görev yapmıştır.
Edebi ve İlmi Şahsiyeti
Rıfkı Melul Meriç, sanat tarihi alanında yaptığı çalışmalar kadar şairliğiyle de adından söz ettirmiştir. Hece ve aruzla pek çok şiir yazan Rıfkı Melul Meriç, çok yönlü bir fikir ve sanat adamıdır. Meriç, pek azı yayımlanmış olan şiirleri ve özellikle rubaileriyle tanınmıştır. Edirne’de iken başladığı ilk şiir denemelerinin bazılarını mahalli bir gazetede yayımlamıştır. Daha sonraki şiirleri Servet-i Fünun, Düşünce, Şebab, Yarın, Hayat ve Mihrab gibi dergilerde çıkmıştır. Eski ve yeni tarzda pek çok nazım şeklini deneyen Rıfkı Melul Meriç, son dönemin en çok rubai yazan şairlerindendir. Şiirleri geleneksel Türk şiirinin aşk ve hikmet temaları üzerine kurulmuştur. Türk şiirine müstezadlı rubaiyi getiren Rıfkı Melul Meriç’tir.
Eserleri
- İnkıraz
- Rubaiyyat-ı Melul I
- Türk Tezyini Sanatları ve Son Üstadlardan Altısı
- Türk Nakış Sanatı Tarihi Araştırmaları 1
- Türk Cilt Sanatı Tarihi Araştırmalan 1
- Mimar Sinan Hayatı, Eseri I
- Akşehir Türbe ve Mezarları
- Osmanlı Tababeti Tarihine Ait Vesikaları
- Hattatlar ve Musiki Sanatkarları Tezkiresi
- Beyazıd Camii Mimarı
- Edirne’nin Tarihi ve Mimari Eserleri Hakkında
Sanat Tarihi Alanına Katkıları
Rıfkı Melul Meriç’in şairlik yönü kadar sanat tarihçisi kimliğiyle de öne çıkan bir isimdir. Meriç, Türk sanatını ve sanatkârlarımızı derinlemesine incelemekle kalmamış aynı zamanda milli değerlerimizin unutulmaması için hayatı boyunca çalışmıştır. Çalışılmamış ya da unutulmaya yüz tutmuş hatta kaybolan sanat eserleri üzerinde birçok çalışma yaparak bu değerleri Türk sanatına kazandırmıştır. Örneğin, Edirne’de kaybolan eserleri gün yüzüne çıkarmak için yapıların künyelerini ve özelliklerini teker teker tespit ederek; planları, resimleri, klişeleriyle birlikte etraflı, ilmi tetkiknameler halinde yayımlamıştır.
Rıfkı Melul Meriç’in sanat tarihi alanına katkıları, Güzel Sanatlar Akademisi Sanatı Tarihi Enstitüsü hocası ve müdürü olduğu süreçte başlamış vefatına kadar devam etmiştir. Enstitü de görev aldığı süreç içerisinde burayı aktif getirmiş özellikle Türk sanatı alanına birçok çalışma yürütmüştür. Bunlardan biri Rıfkı Melul Meriç’in müdürlüğünde yürütülen yayın işleri kapsamında, Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri Dergisi’nin çıkartılmasıdır.
Rıfkı Melul Meriç, 1940-44 yılları arasında Türk Tarih Kurumu Kitabeleri Derleme Heyeti İstanbul bölgesi başkanı olarak kitabeler üzerinde çalışmış; Maarif Vekaleti Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğü’nün 1957 tarihli yazısına göre, “Kütüphanelerimizde mahfuz, fikir ve sanat hayatımızı tanıtmak bakımından mühim yazma eserlerden şimdiye kadar basılmamış veya basılı nüshaları kalmamış yahut hatalı şekilde basılmış olanların listesini tespit ve neşir sırasını tayin ederek bunların bir kısa takdim yazısı ile birlikte Türk Kültür Eserleri serisi içinde ayrı bir dal halinde ilim aleminin ifadesine sunulabilmesi için” Maarif Vekaleti Talim ve Terbiye Dairesi’nce oluşturulan komisyona üye olarak katılmış ve burada önemli çalışmalarda bulunmuştur.
Rıfkı Melul Meriç’in 1937 yılında yayınladığı Türk Tezyini Sanatları eseri Türk sanatı alanındaki önemli yayınlarındandır. Meriç, amacını “kitap, bu vadide yapılan ilk kalem tecrübesi olmakla beraber, medeni tarihimizin asli bir mihver etrafında toplanan mütenevvî (çeşitli) mevzularını bir araya toplamakla, mümkün mertebe bir boşluğu doldurmuş olacaktır…” şeklinde özetlediği kitabını belgelere dayalı olarak yazdığını ifade etmiş ve orijinal bir Türk sanatının varlığını ortaya koymaya çalıştığını belirtmiştir. Eserin giriş kısmında Türk ve İslam sanatları hakkında genel bilgi verilmiş ve İslamiyet’te tasvir yasağı üzerinde durulmuş. “Yazı Sanatı” başlığı altında da hat sanatının gelişmesiyle ilgili çeşitli bilgiler verilmiş ve hat sanatının gelişmesinde tasvir yasağının etkili olduğunu belirtilmiştir.
Rıfkı Melul Meriç’in Türk sanatı konusunda, belgelere dayanarak hazırladığı veya yerinde tespit ettiği mimari eserleri belgelerle de destekleyerek değerlendirdiği birçok makalesi yayınlanmıştır. 1936 yılında yayınlanan, Meriç’in erken tarihli bir makalesi Akşehir’deki türbe ve mezarlar hakkındadır. Rıfkı Melul Meriç makalesinde Akşehir’in bugüne kadar etraflı bir biçimde çalışılmadığını ve günümüze gelebilmiş mimari eserlerin olduğundan bahsetmiştir. Meriç makalesinde Kuyud-ı Vakfiye Defteri’ni kaynak alarak tespit ettiği türbe ve mezar taşları üzerine yaptığı araştırmaları yayınlamıştır. Günümüzde büyük bir kısmı yok olmuş bu eserlerin Meriç’in makalesiyle birlikte belgelenmiş olması Türk sanatı açısından oldukça kıymetli bir kaynaktır.
Rıfkı Melul Meriç’in bir başka kıymetli çalışması Mimar Sinan hakkında yazdığı eserlerdir. Mimar Sinan’ın ölümünün 350. yıldönümü vesilesiyle kaleme aldığı erken tarihli bir makalesinde, Sinan hakkındaki incelemeleri karşılaştırarak bazı yeni belge ve yorumlara yer vermiştir. Meriç bu çalışmasında, Mimar Sinan’ın milli kimliği hakkında bilgi vererek Anadolu’da ana dilleri Türkçe olan Hıristiyanlardan da bahsetmiştir.
Türk Tarih Kurumu’nun 1935 yılındaki toplantısında, yeniden yazılacak olan Türk Tarihinin Ana hatları çalışmasına eklenmek üzere “Türk Mimarı Koca Sinan” hakkında en son incelemeler ışığı altında büyük bir eser çıkarılması planlanmıştır. Sinan’ın hayatı, sanatı ve eserleri yanında Mimar Sinan’la ilgili yedi yazma eserin hazırlanması görevi de Rıfkı Melul Meriç’e verilmiştir. Meriç ancak Sinan’la ilgili Adsız Risale, Risâletü’l-mi‘mâriyye, Tuhfetü’l-mi‘mârîn ve Tezkiretü’l-ebniye’yi hazırlayabilmiştir. Geri kalan eserleri hazırlayamamış, hazırlayabildiği eleştirel bu dört metin de Meriç’in vefatından sonra yayınlanabilmiştir.
Rıfkı Melul Meriç’in Eski Eserler Hakkında Düşünceler: Mimari Eserler-Kitabeler ve Mezar taşları Menkul Sanat Eserleri-Kitaplar” isimli çalışmasında toplam beş makaleye yer vererek eski eserler hakkındaki düşünceler ve eleştirilerine yer vermiştir. Makalelerinde, dönemin kültür ve sanat ortamına ışık tutan Meriç, eski eserlerin sınıflandırılması ve restorasyonu hususunda çeşitli görüşler öne sürmüş olup tarihi eserleri koruma bilinci yoksunluğu, çeşitli ihmaller yüzünden bu eserlerin yok olması ve tarihi eser kaçakçılığını eleştirmiştir. Rıfkı Melul Meriç’in bu dönemde mimari ve sanat eserlerine karşı görüş ve düşünceleri, korumacılık anlamında öneriler sunması açısından önem arz etmektedir.
Türk Nakış Sanatı kitabının, maaş kayıt defterleri gibi birincil kaynaklara dayandırılarak yazılmış olması eseri yararlanmamız gereken önemli bir kaynak haline getirmiştir. Benzer şekilde birincil kaynaklara dayandırılarak kaleme aldığı “ Türk Cild San’atı Tarihi Araştırmaları” kitabında, ciltçilik ve mücellitlerle ilgili bilgilere yer vermiştir.
Rıfkı Melul Meriç, “Birkaç Mühim Arşiv Vesikası” makalesinde İstanbul’un fetih sonrası nüfus durumu, devşirme konusu, acemioğlanlarının isim listeleri ve II. Murad ile Abdülmecid dönemlerindeki müzik hayatı ile ilgili belgeleri değerlendirmiştir.
Meriç’in İstanbul’daki Sultan II. Bayezid Camii’nin mimarı konusundaki belgeye dayalı makalesi, o güne kadar mevcut yanlış bilgilerin düzeltilmesini sağlamış, bu devrin mimarları ve imar faaliyetleri hakkında birincil kaynak olmuştur.
Hepsi birincil kaynak olma özelliğine sahip olan yazılarından biri de Edirne’deki Yemiş Kapanı inşaatı ve Sultan Selim Camii’nin tamiri hakkındaki makalesidir. Dokuz belge ve dört fotoğrafla desteklediği çalışması belgeleme açısından önemli bir yayındır.
Meriç’in ilk defa yayınlayarak araştırmacıları haberdar ettiği çalışması Hediye ve İn‘âm Defterleridir. Sanatkârların padişahlara çeşitli vesilelerle hediye ettikleri eserlerin neler olduğunun, tutulan hediye defterlerinde; padişahların verdiklerinin de Atıyye, İn‘âm ve Yevmiye Masraf defterlerinde kayıtlı olduğunu belirten Meriç, belge metinlerini ve fotokopilerini de ekleyerek makalesini tamamlamıştır. Bu konuda belge içeren ilk yayın olması hasebiyle önem arz eden bu makale, daha sonraki çalışmalara kaynak oluşturmuştur.
Trakya, Hayrabolu’da bulunan tarihî eserlerin son durumları hakkındaki makalesi ve Edirne’deki mimari eserlerle ilgili çalışması, o tarihteki mevcut eserlerin belgelenmesi açısından önemli kaynaklardır. Meriç yazılarında ısrarla Türkiye’nin bir tarihî eserler envanterinin çıkarılması üzerinde durmuş ve mümkün olduğunca bunu yapmaya çalışmıştır. Bugün kültür envanteri bağlamında hayata geçirilen bu projeyi, Meriç’in o tarihlerde gündeme getirerek bu konuda çalışması öncü ve önemli bir girişimdir.
Sonuç olarak Rıfkı Melul Meriç, sanat tarihinin Türk sanatı alanında, arşiv belgelerine dayanarak özgün eserler ortaya koymuş olup birçok eseri gün yüzüne çıkarmış ve günümüze gelemeyen eserleri belgelemesi açısından bugün kesinlikle tüm sanat tarihçilerin tanıması ve birikimlerinden faydalanması gereken saygıdeğer hocalarımızdandır.
Yararlanılan Kaynaklar
- Turgut Akpınar,”Rıfkı Melul Meriç”,İslam Ansiklopedisi, s.191
- Mahmut Teyfikoğlu, Rıfkı Melul Meriç,Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,1.Baskı, Ankara1986,s.16
- Faruk K. Timurtaş,”Rıfkı Melul Meriç”,Türk Kültürü Dergisi, Sayı 17(1964), s.51
- Nuran Yazıcı,”Türkiye’de Sanat Tarihinde İlkler/Öncüler” Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 7, Sayı 14 (2009),s.580
- Rıfkı Melûl Meriç, “Akşehir Türbe ve Mezarları”, Türkiyat Mecmuası, İstanbul, 1936, s. 141-212.
- Rıfkı Melûl Meriç, “Mimar Sinan’ın Hayatı”, Ülkü, Mayıs 1938, sayı. 11, s. 195-206.
- Rıfkı Melûl Meriç, “Birkaç Mühim Arşiv Vesikası”, İstanbul Enstitüsü Dergisi, Sayı 3, İstanbul,1957, s. 33-42.
- Rıfkı Melûl Meriç, “Beyâzıd Camii Mimarı, II. Sultan Bayezid Devri Mimarları ile Bazı Binaları Beyazıd Camii ile Alâkalı Hususlar, San’atkârlar ve Eserleri”, Yıllık Araştırmalar Dergisi, Sayı 2, Ankara, 1958, s. 1-76.
- Rıfkı Melûl Meriç, “Türk San’atı Tarihi Vesikaları: Mimarîye Aid Vesikalar”, Türk San’atı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri I, İstanbul, 1963, s. 745-763.
- Rıfkı Melûl Meriç, “Türk San’atı Tarihi Vesikaları: Bayramlarda Padişahlara Hediye Edilen San’at Eserleri ve Karşılıkları”, Türk San’atı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri I, İstanbul, 1963.
- Rıfkı Melûl Meriç, “Trakya Kitabeleri I: Hayrabolu Kitabeleri”, Tarih Vesikaları, Ocak 1958, Sayı 2, s. 1-11