Eski Mısır’ın en önemli tanrılarından biri olan Amon (Amun, Amen, Ammon, Amoun) “Tanrıların Kralı” olarak bilinmektedir. İlk olarak Yukarı Mısır’dan bereket tanrısı olarak ortaya çıkan Amon, MÖ 2. bin yılda ki XVIII. Hanedan döneminde tüm Mısır’ın yüce tanrısı olmuş ve Amon-Ra adıyla güneş tanrısı ile özdeşleştirilmiştir. Bu sıfatların dışında Amon; gizlenen, yaratıcı, savaşçı ve evrensel tanrı sıfatlarıyla da çeşitli dönemlerde tapınım görmüştür.
Amon genellikle insan biçiminde, kısa bir etek, kuştüyü desenli bir tunik ve çift tüylü bir taç giyerken temsil edilirdi. Amon’un ilk karısı Amanuet’in (görünmez tanrıça) yerini tanrıların kraliçesi olarak bilinen Mut(Maut) almıştır. Oğulları ise ay tanrısı olarak bilinen Khons’tur.
Gizlenen Tanrı
Yunan yazar Plutarkhos’un Mısırlı vakanüvis Manetho’dan aktardığına göre Amon “gizlenen” ya da “görünmez” anlamına geliyordu ve bu tanrıya “biçimi gizemli” gibi sıfatlarda verilmekteydi.
Yaratıcı Tanrı
Hermopolis’te tapılan ilk sekiz tanrı grubu Ogdoad’ın(Amun/Amunet, Huh/Haunet, Kuk/Kauket, Nu/Naunet) bir üyesi olmanın dışında Amon’a, Amonkematef yani “ kendi anını tamamlayan Amon” olarak kendisini yenileyen bir yılan biçiminde yaratıcı bir tanrı olarak da tapılırdı.
Bereket Tanrısı
XII. Hanedanlıktan itibaren Amonkamutef “annesinin boğası” Teb tapınaklarında ve özellikle Luxor tapınağındaki ritüel sahnelerinde tasvir edilen Amun’un fallik biçimiydi. Verilen bu sıfat hem tanrının kendi kendini meydana getirdiğin, hem de Mısırlılar için gücün ve bereketin simgesi olan boğanın cinsel enerjisini belirtmekteydi. Bu fallik yanıyla Amun (Amun) bereket tanrısı Min’le ilişkiliydi ve bazen Amon-Min denilirdi.
Savaşçı Tanrı
Amon’un büyük ölçüde yerini aldığı Teb’in eski savaş tanrısı Montu’nun bazı özelliklerinin üstlenmiş olması olası görünmektedir. XIII. Hanedanlığın Tebli hükümdarları kentlerini istilacı Hiksoslara karşı bir toplanma noktası haline getirmişti ve sonunda Hiksoslar Mısır’dan kovulunca o zamanın askeri zaferinin itibarını Amon kazanmıştır.
Tanrıların Kralı
Piramit metinlerinde “Ey kral Geb’in oğlu olarak Amon’un tahtına rastladın” denmektedir ve Orta krallıktan itibaren tanrıya, Yukarı ve Aşağı Mısır’ın “İki Ülkenin tahtının efendisi” denilmiştir. Amon’un “tanrıların kralı” unvanının bilinen ilk örneği Karnak’ta XII. hanedanlık dönemine ait I. Senusret’in “Beyaz İbadet Odası’ında” görülür. Ve ondan sonra sıkça kullanılır. Bu ilahi kral rolünde ona “tanrıların şefi” de denilirdi.
Evrensel Tanrı
Göğü yeri ya da başka bir sınırlı bölgeyi ya da görüngüyü kişileştirdiği düşünülen tanrılardan farklı olarak Amon’un en azından gelişmiş teolojisinde evrene ve evrenin içerdiği her şeye sinen evrensel bir tanrı olduğu savunuldu. “Bütün şeylerde var olan” ve bütün tanrıları kapsayan tanrı olarak Amon (Amun), tektanrıcı bir tanrı olmaya özellikle yaklaştı.
Amon’un doğurgan kuvvetinden dolayı kutsal hayvanı koç idi. Amon’un Karnak’taki baş tapınağına giden tören yollarının her iki yanında tanrıyı simgeleyen yatmış koçlar ya da koç başlı aslanlar vardı ve iki boynuzun efendisi Amon’un büyük şenlik kayığının önü ve arkası koç başlarıyla bezeliydi.
Yararlanılan Kaynaklar
- Richard H. Wilkinson – Eski Mısır’ın Bütün Tanrı ve Tanrıçaları
- Meryem K. Çiftçi – Eski Mısır Dininde Tanrı ve Öte Dünya İnancı
- Arthur Cotterell&RachelStorm – Büyük Dünya Mitoloji Ansiklopedisi