Paleolitik ve Neolitik Dönemlerde Yılan Sembolü
Tarih öncesi dönem insanlarının en önemli tutkularından olan “doğum”, “üreme” ve “kadın” temaları deniz kabuğu, inci, kuş, ağaç, spiral, yılan, ay, inek ve boynuz gibi varlıklarla sembolleştirilmiştir. Bu dönemlerde eşleştirme kurgusunun en belirgin olarak görüldüğü yılanımsı şekiller genellikle phallos (erkeklik organı) ve yumurtalarla birlikte kompoze edilmiştir. Bu da yılan ile sperma arasında kurulan eşleştirmenin bir belirtisidir. Spermanın yumurta etrafında dönerek yumurtayı döllediği düşüncesi bu eşleştirmeyi spiral çizimleri ile döllenmeye mahsus kılmıştır.
Üst Paleolitik ve Neolitik dönemlerde görülen tanrıça ve kadın formlarının üzerinde sıkça rastaldığımız yılanımsı şekilller ve spiraller, doğum-üreme olgusunun göstergesidir. M.Ö 6000’lerde Çatalhöyük’te karşımıza çıkan spiral tanrıçanın göbeğinde görülür.
Spiral ile özdeşleşen yılan figürü doğum ve üremenin bir sembolü olmanın yanı sıra dünyanın birçok yerinde olumlu, koruyucu ve uğurlu sayılan bir hayvandır.
Yılanla sperma arasında oldukça çarpıcı paralellikler vardır. Örneğin “sperma da ilginç bir şekilde yumurtayı aşıladığında kendi plazma membranını (yani yılan gibi çevresini kaplayan derisini) dışarıda bırakarak” o da deri değiştirir. Örneğin aşağıdaki kızılderili heykelinde yılan erkeğin hayalarında gösterilmiştir.
Yılan-Ay-Kadın ve Bereket
Bazı hayvanlar, ayın kaderini, biçimleriyle ya da varlıklarıyla çağrıştırdıkları için ay simgesi ya da temsilcisi olmuşlardır. Bir görünüp bir kaybolan ve ayın göründüğü günler kadar halkası olduğuna inanılan (Buna efsanevi Yunan geleneğinde de rastlarız), “tüm kadınların eşi” olan yada kabuk değiştiren (yani dönem dönem kendini yenileyen, yani “ölümsüz” olan) yılan da bu özellikleri sayesinde ayla ortak anlamlarda buluşmuşlardır.
Yılan simgesinin baş döndürücü bir çokyüzlülüğü vardır ama tüm simgeleri aynı düşünce etrafında gelişir. Ölümsüzdür çünkü yenilenir, yenilendiği için ayın gücüyle bağdaştırılır ve bununla bereket, bilgi ve ölümsüzlük dağıtır.
Tüm bereketin kaynağı olarak görülen ay, adet dönemlerini düzenler ve kişileştirildiğinde “kadınların efendisi” olur. Pek çok halk ayın bir erkek yada bir yılan kılığına girip, kadınlarıyla birleştiğine inanmıştır ve hala bu inanca sahip olan toplumlar vardır.
Eskimolarda, genç kızlar gebe kalacakları korkusuyla aya bakmazlar. Avustralyalılar ayın, Don Juan kılığında yere inerek, kadınları gebe bıraktıktan sonra terk ettiğine inanırlar. Aynı mit Hintliler arasında da çok yaygındır.
Yılan bir ay epifanisi olarak aynı işleve sahiptir. Abruzzilerde, yılanın tüm kadınları hamile bıraktığı bugün bile anlatılmaktadır. Yunanlılar ve Rumenler de aynı inanca sahiptirler. Büyük İskender’in annesi Olympia’nın, yılanlarla oynadığına inanılıyordu.
Ünlü Sicyon’lu Aratus’un, Asklepios’un oğlu olduğu söyleniyordu; çünkü Pausanias’ın anlattığına göre annesi ona yılandan gebe kalmıştı. Suetonius ve Dio Cassius Augustus’un annesinin, Apollon tapınağında, bir yılanla nasıl sarmaş dolmaş olduğunu anlatır.
Hindistan’da çocuğu olmasını isteyen kadınlar kobraya taparlar. Doğu’da kadınların ilk cinsel ilişkilerine erginlik ya da adet dönemlerine yılanla girdiklerine inanılmaktadır.
Yılanın erkek cinsel organına benzerliği -Crawley bunu ortaya koyan ilk etnograflardandır- yılan-ay özdeşliğini çürütmek bir yana doğrular. Asya’daki Neolitik uygarlıklardan (Örneğin Kansu’daki Panchan kültürünün putu ya da Ngan-yang’ın altın heykeli) Amerikan Kızılderili uygarlıklarına (örneğin Calchaqui’nin altın diskleri) pek çok ikonografi belgesinde yılanın “eşkenar dörtgenlerle” (vulvanın amblemi) süslü ikili simgesi yer almaktadır. Bu simgelerin kuşkusuz cinsel bir anlamı vardır; bununla birlikte, yılanın(fallus) eşkenar dörtgenlerle birlikte betimlenmesi ikilik ve yeniden bütünleşme düşüncesini de biçimlendirmektedir; bu düşünce tamamen aya özgü bir düşüncedir, çünkü aynı motife “yağmur”la ve “karanlık ve aydınlık”la ilgili ay ikonlarında da rastlıyoruz.
Kadınla yılan arasındaki ilişki çok anlamlı ve çok çeşitlidir, ama hiçbir biçimde yalnızca basite indirgenmiş bir cinsellik simgecilikle açıklanamazlar. Yılanların temsil ettiği pek çok anlam vardır ve bu özelliklerin en önemlileri arasında “yenilenme” özelliği kabul edilir. Yılan “dönüşen” bir hayvandır. Bazı Akdeniz tanrılarının da ellerinde yılanlarla (Arkadyalı Artemis, Hekate, Persephone, vb)
ya da yılanlardan oluşan saçlarla temsil edildiklerini görüyoruz (Gorgo’lar Erinys’ler vb) Orta Avrupa’daki bazı batıl inanışlara göre, eğer ayın etkisinde kalmış (yani adet döneminde) bir kadının saçlarını kazır ve bunları gömerseniz saçlar yılana dönüşür.
Bir Breton efsanesine göre büyücülerin saçları yılana dönüşür. Herhangi bir kadının, böyle bir gücü yoktur; ama ayın etkisi altındayken, “dönüşüm”ün büyüsel gücünü paylaşırken bu güce sahip olma şansı vardır. Büyücülüğün ayla ilişkisi (yılanlar aracılığıyla ya da doğrudan) pek çok etnoloji belgesiyle de doğrulanmıştır.
Yararlanılan Kaynaklar
- Mircea Eliade-Dinler Tarihine Giriş
- Mehmet Ateş – Mitolojiler ve Semboller
- Necmettin Ersoy- Semboller ve Yorumları
- Halil Gökhan-Semboller
- Larousse – Semboller Sözlüğü
- Kathryn Wilkinson- Semboller ve İşaretler – ALFA Yayınları
- Manly P. Hall-Tüm Çağların Gizli Öğretileri
- İsmail Hamit Hancı-Yılan Hikayesi