Göktürklerde Sanat | İslam Öncesi Türk Sanatı | Okur Yazarım
İslam Öncesi Türk Sanatı Sanat Tarihi

Göktürklerde Sanat

Written by Okur Yazarım
Göktürklerde Sanat Anlayışı ve Orhun Kitabeleri

Orta Asya’da siyasal ve kültürel yönden önemli bir Türk devleti kuran Göktürkler, 6.yüzyılın ortalarında Orhun Nehri’nin batısındaki Ötüken’de kurulmuş olup, Mançurya’ dan Karadeniz kıyılarına kadar uzanan sınırlara ulaşmış ve millet olarak Türk adını kullanan ilk büyük Türk devleti olmuştur. Ergenekon Destanı’na göre devletin kurucusu, Bumin Kağan’dır. En güçlü dönemini Mukan Kağan ile yaşayan Göktürkler, Tapo Kağan’dan itibaren Çin ile ilişkilerin gelişmesi ve bunun sonucunda da Budist din adamlarının devlet üzerindeki etkisinin artması sonucunda ikiye ayrılmışlardır.

50 yıl kadar Çin‘in hakimiyetinde yaşayan Göktürkler, Kutluk önderliğinde başlatılan bağımsızlık mücadelesini kazanarak II. Göktürk Devleti’ni kurmuşlardır. Bilge Kağan ve Kültigin Dönemi, II. Göktürk Devleti’nin en gelişmiş dönemidir.

Hunlarda olduğu gibi Göktürklerde de, yarı göçebe yaşam biçimleri ve dinsel inanışlarına (Şamanizm ve Gök Tanrı) uygun sanat etkinlikleri görülmektedir. Kudirge, Göl Bulak ve Tuyahta gibi bölgelerde, ölümden sonraki yaşamın devamına bağlı olarak kurganların yapıldığı görülmüştür. Ancak Hunlardan farklı olarak Göktürklerde, ölen önemli kişinin anısına yapılmış mezar anıtlar bulunmuştur. Bunlardan en önemlileri; Orhun ırmağı kıyılarında bulunan Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk mezar anıtlarıdır. (Orhun Kitabeleri).

Orhun Kitabeleri (Abideleri)

Orhun Kitabeleri, “Türk” adının geçtiği ilk Türkçe metinlerdir. Göktürk Kitabeleri’nde, Bilge Kağan ile Kültigin, Türk milletine mesaj verip millet bilinci aşılamıştır.

orhun-kitabeleri

Orhun Kitabeleri

Tonyukuk yazıtı, Orhon ırmağının 360 km. doğusunda bulunmasına rağmen aynı döneme ait olması ve aynı konuları içermesi bakımından Orhon yazıtları arasında anılmıştır. 1889’da ilk kez Rus tarihçi Yardintsev tarafından bulunan abideleri, ilk kez 1893’te Danimarkalı Wilhelm Thomsen çözmüştür.

Kül Tigin Anıtı (732)
  • Kardeşi Kültigin adına Bilge Kağan tarafından diktirilen anıt, büyük bir kaplumbağa heykeli üzerine, oyuk açılarak oturtulmuştur.
  • Kaplumbağa heykeli; gök ve yerin, evrenin, uzun ömürlülüğün, ve Budist tanrıların sembolü olarak ifade edilmiştir.
  • Kalker taşından yapılan anıt, 3.75 m boyundadır. Tepesi kemer oluşturacak biçimde düzenlenmiş ve üzerine ejderha figürü kabartmaları işlenmiştir.
  • Anıtın dört cephesinden üçüne Türkçe, batı cephesine ise Çince bir metin kazınmıştır. Yazılar, yukarıdan aşağıya ve sağdan sola okunacak şekilde düzenlenmiştir.
  • Anıt, iki tarafında koç heykellerinin durduğu bir avlu içerisinde bulunuyordu. Anıta gelen yol üzerinde 169 balbalın dizildiği kaydedilmiştir.
  • Bu taşın doğu yüzünün 22. dizesinde, Bilge Kağan, Türklere seslenerek:”Türk boyları işitin, üstte gök çökmese, altta yer delinmese Türk boyları ilini töreyi kim bozabilir.”demiştir.
Bilge Kağan Anıtı (735)
  • Kül Tigin antının bir benzeri olup, onun 1 km kadar güneyinde yer almaktadır.
  • Günümüzde oldukça harap bir durumda olan anıtın yazıları, okunamayacak kadar siliktir.
  • Kitabenin batı kısmında tamamen silinmiş Çince yazıların üzerinde, Türkçe kitabenin devamı vardır. Burada Kül Tigin’in ölümünden sonraki vakalar da abideye eklenmiştir.
Tonyukuk Abidesi (720-725)
  • Bilge Kağan’ın veziri olan Tonyukuk’un hizmetlerinin anlatıldığı anıt, yine Tonyukuk  tarafından dikilmiştir.
  • Bilge Kağan ve Kültigin yazıtının doğusunda yer alır.
  • Dikdörtgen biçiminde iki taştan oluşan anıtlardan büyük olan birincisinde 35, ikincisinde 27 satır vardır.
  • Bu yazıtlarda yazılar, yukarıdan aşağı fakat diğerlerinin aksine soldan sağa okunacak şekildedir.
Anıt Alanlarında Yapılan Çalışmalar ve Bulgular
  • Yapılan araştırmalar sonucunda, her üç anıt mezarın da benzer mimarî özellikler taşıdığı anlaşılmıştır. Bu yapılar, esas itibariyle etrafı duvarlarla çevrili dikdörtgen alan içerisinde, giriş kısmında yazılı taş ve tören yolu, orta bölümde bark ve sonrasında sunak kısmı olmak üzere üç asıl bölümden meydana gelmektedir.
Bilge Kağan Anıt Mezar Kazısı
  • En önemli tespitlerden biri, bu yapının kil platform üzerine inşa edildiğinin anlaşılmasıdır.
  • Buna ilaveten giriş kısmındaki kazı faaliyetleriyle, yazıta ait bazı parçalar bulunmuş ve yazıtta eksik olan kısımlar, kısmen tamamlanmıştır.
  • Ayrıca, sunak taşının kuzeyinde, daha önce kaynaklarda belirtilmeyen motifli taş sanduka ortaya çıkarılmıştır.
  • Fakat, bu kazı mevsiminin en önemli buluntuları, söz konusu taş sanduka ile sunak taşı arasında ele geçen büyük bir ihtimalle Bilge Kagan’a veya ailesine ait çiçek motifli gümüş kakmalarla süslü sandık içerisine konulduğu anlaşılan altın, gümüş, değerli taşlar ve diğer madenî eserlerdir.
Kazılarda Çıkan Madeni Eserler

Kazılarda Çıkan Madeni Eserler

  • Gagasında kıymetli bir taş tutan kuş motifli altın taç, bunun en güzel örneğidir.
altin-tac

Altın Taç

  • Bu dönem yapılan kazılarda bir diğer önemli faaliyet ise, 2000 yılında müze binasına taşınan üç parça halindeki yazılı taşın birleştirilerek yeniden dikilmesi olmuştur . Bir başka ifadeyle, Bilge Kagan’ın oğlu İçen tarafından 735 yılında dikilen abide, 1266 yıl sonra yeniden dikilmiştir.
  • 2002’de yapılan kazılarda Özellikle anıt mezarı çevreleyen istinat duvarının ve kısmen de kanalların ortaya çıkarılmasına ağırlık verilmiştir. Ele geçen sıva parçalarından, bark ve istinat duvarının iç cephelerinde, kırmızı ve beyaz renklerin ağırlıklı olarak kullanıldığı gözlemlenmiştir.

2003 yılı kazılarında yapılan çalışmalar neticesinde, anıt mezarın ön giriş yürüyüş yolu için bir platform oluşturulduğu ve bu platformun üzerinin en büyükleri 32×32 cm boyutunda döşeme tuğlaları ile döşendiği gözlemlenmiştir. Ayrıca bu açmada, Anıt Mezar’ın girişinden başlayan ve doğu istikametindeki Koşo-Saydam Gölü’ne doğru uzanan balbal dizisinin ilki, açığa çıkarılmıştır.

Bilge Kağan Anıt Mezarının Mimari Özellikleri
  • Bilge Kağan anıt mezarıyla ilgili proje kapsamında yapılan kazı ve araştırmalar neticesinde yapının mimarî özellikleri, büyük ölçüde açığa çıkarılmıştır.
  • Buna göre; Anıt mezar, 36×72 m’lik bir dikdörtgen alan içerisinde inşa edilmiştir.
  • Anıt mezarın etrafı, giriş kısmında ve kenarlarda kalınlığı yaklaşık 1.20 m ve batı cephesine yani arka tarafa bakan kısımda kalınlığı yaklaşık 1.25 m olan duvarlarla çevrilidir.
  • Duvarların yüksekliğinin ise, 2.30-2.50 m olduğu tahmin edilmektedir.
  • Duvarların üzeri, iki farklı ebatta çatı kiremitleri ile örtülmüştür.
  • Büyük ebatta olanlar, kanal tarafına; küçük olanlar ise, iç cepheye bakmaktadır. Duvar üzerindeki çatı kiremitlerinin bu şekilde kullanılmasının sebebi, yağmur sularının kanala yönlendirilmesi ile ilgilidir.
  • Anıt mezarın etrafında ise, genişliği 3.40 m, derinliği 1.40 m olan bir kanal bulunmaktadır. Kanal ile duvarlar arasında da belirli aralıklarla dikilmiş bazıları damgalı olan balballar bulunmakta ve bunlar, Anıt Mezar’ı çevrelemektedir.
  • Kültigin Kitabesi’nin üzerine oturtulduğu kaplumbağa kaidesi, 65 cm. kalınlığında bir kil zemin üzerinde durmaktadır. Kil zeminin üstünde, 32×32 cm ebatlarında döşeme tuğlaları bulunmaktadır. Bu şekilde oluşturulan platform 6.60×6.60 m ölçülerindedir. Platformun etrafı, 32×16 cm’lik dikdörtgen tuğlalardan oluşan bir kontürle çevrelenmiştir.
Heykel Sanatı  

Hunlardan sonra heykel sanatındaki ilk önemli gelişmeler, Göktürk eserlerinde görülmektedir. Göktürklerde heykel sanatının başlangıcı, balbal heykellerine dayanmaktadır. Balballar, Göktürkler tarafından öldürülen düşmanları canlandırır ve ölümden sonraki yaşamda kişiye hizmet ederdi. Balballar; elbiseleri, kemerleri, başlıkları, silahları, saçları ve bıyıkları ile başlı başına birer portre heykel özelliğindedir. Kişisel yüz hatları belirgin olmakla birlikte elbise, kemer, başlık, ellerindeki eşya, silahlar, saçlar ve bıyıklar, hepsi aslına uygundur bu da bize o dönem giyimi hakkında bilgi verir. Bunlar Orta Asya’da bugün de Türklerin giydiği kıyafete çok uygundur. Parçalar halinde kakmalı kemerler, özellikle dikkati çeker. Kemerlerin arkasına bir bıçak takılıdır. Gündelik eşyanın içine konduğu küçük torbalar da kemerlere asılmıştır. Özellikle Türk ikonografisinin özelliklerini taşıyan realist üslupla yapılan heykeller, oldukça önemlidir. Heykellerin çoğu belli bir formda benzer özellikler gösterir, daha çok bir eliyle silahını, öbür eliyle güç ve hükümdarlık sembolü olan bir kadeh, tutarken betimlenmiştir.

Kültigin Heykelinin Başı

Kül Tigin Heykelinin Baş Kısmı

Göktürk heykellerinin en ünlü örneklerinden biri, Kül Tigin heykelinin baş kısmıdır ve mermerden yapılmıştır. bu heykelde baş, tam cepheden verilmiştir. Yüz hatlarına kuvvetli bir ifade verilmek istendiği, konturların da oldukça yumuşak olduğu görülmektedir ve ayrıntıya girilmemiştir.

Göktürk sanatında kabartmalar da dikkat çeker. Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtlarındaki ejderha figürü kabartmaları, Kül Tigin’in tacındaki kartal figürü kabartması, Kara Göl Anıtındaki saçları ejderha biçiminde insan yüzü kabartmaları ilginç örneklerdendir.

Küçük El Sanatları 

Göktürkler, birçok sanat dalında gelişme kaydetmiştir. Bunlardan biri olan keramik (seramik), daha çok günlük kullanım eşyaları, obje ve süs eşyası yapımında kullanılmıştır. Göktürklerde keramik yapımında toprak kullanılmıştır. Göktürkler, hamur haline getirdikleri toprağı elle biçimlendirerek fırınlamış, daha sonra kırmızı renkli astarla son halini vermişlerdir. Göktürk yazısı, belirli bir estetik kaygıyla yazıldığı için hat sanatına benzetilir. Kül Tigin Anıtını yazan prens Yolluğ Tegin, adı bilinen ilk Türk hattatıdır.

Click to rate this post!
[Total: 43 Average: 2.9]

About the author

Okur Yazarım

2016'nın Ekim ayından itibaren Sanat Tarihi, Mitoloji ve Sembolizm konularında yazılar yazmak üzere bir araya gelmiş küçük bir grubuz. Bu süre içerisinde sizlere okuduğumuz ve araştırdığımız konularda mümkün olduğunca doğru bilgiyi basit bir dille ulaştırmak için çabalıyoruz.

Leave a Comment